Page 125 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 125
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 60
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.15: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Zamanın Ruhu 25 dk.
Amacı Metnin dönem ve akımla bağlantısını kurabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Terakki
(…)
Niyazi ile Neşet, duvarları yeşil kâğıt kaplı odanın kapı tarafındaki geniş bir koltuğa iki canlı keyif hey-
keli gibi uzanmış konuşuyorlar:
— Bu kadar az zaman içinde…
— Bu kadar terakki!..
— Telefon yoktu be…
— Elektrik var mıydı?
— Ya sinema?..
— Ya otomobil?
— Ya gramofon?
— Yalnız o vardı işte…
— Tayyareye ne diyeceksin?
— Kim böyle kuş gibi havada uçulacağına, Türklerin de uçacaklarına inanırdı?
— Zeplin?
— Vay anasını! Koca bir zırhlı. Fakat havada uçuyor. Farkı bu…
— Bu muhakkak.
— Pekâlâ, ama pahalılığa ne diyeceksin?
— Bizim elimizden gelmez.
— Fakat şunu itiraf etmeli ki, her gülün bir dikeni olur.
— Tabiî…
— Terakkinin de bazı pot gelen cihetleri olacak.
Sokaktan şiddetli, keskin, gür, canlı, latif, parlak, ahenkli bir ses gelir. “Dünya değişti. Eski günler geç-
ti. Merhamet, mürüvvet, insaniyet kalmadı. Herkes keyfinde, eğlencesinde, kimse kimseyi düşünmez
oldu. Bu ne haldir?” Birbirlerinin yüzlerine bakışırlar.
— Sokaktan gelen ahenkli ses aynı şiddet, aynı letafet, aynı azamet, aynı belâgatle devam eder: “…Dün-
ya bir cefadır. Hayf onu isteyen köpeklere! Uyanın, kâinata ibretle bakın. Fâni olan şeylere aldanmayın.”
— Bu ne be?
— Gayet muktedir bir hatip olacak.
— Şüphesiz. Sokaktan gelen ses: “…Bugün varız, yarın yok! Gündüzün sonu gece. Aydınlığın sonu ka-
ranlık. Ateşin sonu kül. Hayatın sonu ölüm… Bu kadar muhakkak bir akıbet karşısında gaflete düşen,
nefsine uyan, yarını unutan insan mıdır? Hayır… Hayvandır. Nefsine uyanların, zevkten başka bir şey
tanımayanların, hayvanlardan ne farkı var?” Neşet ayağa kalkar, der ki:
— Bu bir feylesof!
— Bak, bak, ne diyor? “…Merhamet, şefkat, el âlem, kimsenin umurunda değil. Sadakanın ismi unutul-
muş. Yiyiniz, içiniz, keyif ediniz… Çalınız. Oynayınız. Güzel evlerin içinde, temiz karyolalarda, rahat
rahat gündüz uykularına yatınız. Ah, nerede fazilet?” Niyazi oturduğu yerden:
— Güpegündüz, bir başına, sokak ortasında bu kadar serbest laf söylemek…
123