Page 439 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 439
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 216
8. ÜNİTE > Eleştiri Kazanım A.4.6: Metnin görsel unsurlarla ilişkisini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Görselden Metne 30 dk.
Amacı Metni anlama ve yorumlamada görsel unsurların katkısını kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sarı Sıcak
Orhan Kemal’in “Uyku” hikâyesinde olduğu gibi Yaşar Kemal de “Sarı Sıcak” hikâyesinde çalışmak zo-
runda kalan veya zorla çalıştırılan bir çocuğu
ele alıyor. Yaşar Kemal’in hikâyesinde de uyku
ile savaş ve yorgunluk önemli bir yer tutuyor.
İki hikâyede de çocukların beden yapıları ba-
kımından zayıf olmaları, aç kalmaları ve aşırı
sıcaklık karşısında baygın düşmeleri dikkati
çekiyor. Yalnız Orhan Kemal’in hikâyesinde
mekân fabrika olduğu hâlde “Sarı Sıcak”ta
köy ve tarladır. Sosyal çevreyi meydana geti-
ren şahıslar da farklıdır. İki yazarın da gayesi,
çocuğa karşı acıma duygusu uyandırmak ve
çocukların bir kazanç vasıtası olarak kullanıl-
masının bir nevi zulüm olduğunu ortaya koy-
maktır. Orhan Kemal’in hikâyesi işleniş, ayrıntılar ile ana fikir arasında kurulan münasebet, iç zengin-
lik, gerçeklik duygusu bakımından Yaşar Kemal’inkinden daha mükemmeldir. Yaşar Kemal, hadiseler
arasında ikna edici münasebetler kuramıyor. Tasvirleri şairane olsun diye beyhude uzatıyor. Bu zaaflar
Yaşar Kemal’in romanlarında da vardır. Tasvirin şairaneliği yanında Yaşar Kemal, sevgi ve iradeye de
önem veriyor. Böylece ezici güçlere karşı, insanı kurtaran bir denge kuruyor. “Sarı Sıcak” hikâyesinde
annenin oğluna karşı şefkatli davranışı ile babanın haşin davranışı arasında tezat vardır. Baba oğlunun
çalışmasını, tembelliğe alışmamasını ister. Onu düşündüren bir sebep de Mustafa Ağalara verdiği söz-
dür: “Bu gece yarısı nereden çocuk bulurlar sonra?” Hikâyede baba, âdeta zalim patronun yerini tutar.
Fakat çocuğu işe koşturan amil, baba korkusu veya kazanç fikri değil bir nevi kahramanlık duygusu
ve annesine karşı duyduğu sevgidir. Osman, o gün kazandığı parayı eve dönünce doğru anasına verir.
Hikâyede anne ile oğul arasındaki sevgi, babanın sert ve zalim davranışını yumuşatır. Anne, oğlu Os-
man’ı, Mustafa Ağalara gündeliğe giden Zeynep’e emanet eder.
Zeynep, çalışma esnasında Osman’a göz kulak olur. Osman da Zeynep’i sever. Tarlada zalim babanın
yerini yakıcı güneş alır. Yazar, güneşin yakıcılığı üzerinde ısrarla durur. Akşam herkes yemek yerken
onurlu bir çocuk olan Osman, bir kenarda durur. Bir çubukla oynayarak varlığını duyurmak ister ama
yemek yiyenler oralı olmazlar. Neden sonra Mustafa Ağa’nın karısı (yine bir kadın) Osman’ı fark eder
ve kocasının kulağına bir şeyler fısıldar. Bunun üzerine Mustafa Ağa, kesesini çıkarıp Osman’a bir yirmi
beşlik verir. Osman, alnının teriyle kazandığı parayı doğru anasına götürür. Çocuğuna karşı o kadar
müşfik olan annenin, oğlunun kollarının çok ince oluşunu tam işe gideceği sabah fark etmesi ve ko-
casıyla durumu daha önce konuşmaması anlaşılması güç bir durumdur. Yazarın hikâyesinde anne şef-
katini mi, oğulun anneye bağlılığını mı, babanın veya ağanın zulmünü mü belirtmek istediği pek belli
değildir. “Sarı Sıcak” adı ve tabiat tasvirine verdiği geniş yer, yazarın fakirlik ve zulüm temi ile bir nevi
şiir duygusunu birleştirme maksadı güttüğünü de düşündürüyor. Hikâyede şahısların konuşmaları ile
tabiat tasvirleri birbirini takip ediyor. Fakat arada ikna edici bir bağ kurulmuyor. Karı ile koca, Osman
ile tabiat ve çevresi arasındaki münasebet iyi işlenmemiş izlenimi veriyor. Hikâyede zaman, vakanın
hâlihazır akışına inhisar ediyor. Bu insanlar sadece an içinde yaşıyorlar. Geçmişle ilgili herhangi bir
hadiseyi hatırlamıyorlar ve gelecek için proje kurmuyorlar. Zamanın yaşanılan ana inhisar edişi, arka
planın olmayışı hikâyeyi sığlaştırıyor. Hikâye kahramanlarının duygu ve düşünceleri de alabildiğine
basit. Hareketleri belirtmekle yetinen yazar, sebepler üzerinde düşünmediği gibi derin sayılabilecek
psikolojik tahliller de yapmıyor. Şahısların duygu ve davranışları da vaka ve dünya görüşü gibi basit ve
sığ. Tek bir hikâyeye göre hüküm vermek pek doğru değil ise de Yaşar Kemal’e usta bir hikâyeci denile-
meyeceğini sanıyorum.
Mehmet Kaplan, Hikâye Tahlilleri
437