Page 45 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 4.Ünite
P. 45
• Üniversite olaylarında şiddetin tırmanması ile öğ-
renci ölümlerinin yaşanması,
• ODTÜ’de ABD büyükelçisinin arabasının yakılması
(Görsel 4.41),
• 1961 Anayasası’nın meşruluğunun tartışılması ve
yeni anayasa hazırlanmasının gerekliliğinin günde-
mi meşgul etmesi,
• Dünyada etkili olan gençlik hareketlerinin Türkiye’de
daha yaygın ve sert mahiyette ortaya çıkması,
• 15 Haziran 1970’te İstanbul’daki işçi yürüyüşünde
bir işçi, bir polis ve bir esnafın ölmesiyle İstanbul ve Görsel 4.41: ABD büyükelçisinin ODTÜ’de
Kocaeli’de sıkıyönetimin ilan edilmesi, yakılan aracı
• Ereğli Demir Çelik İşletmelerindeki işçilerin genel greve gitmesi de gerilimi iyice artırmıştır.
Mevcut hükûmet, yaşanan bu sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm getirememiştir. Şiddet olaylarının
giderek arttığı, askerî müdahalenin âdeta bütün koşullarının hazırlandığı 1970 sonbaharında “Ne olacak
bu ülkenin hâli?” sorusu, gündemi fazlasıyla meşgul etmiştir.
Muhtıranın Arka Planındaki İç ve Dış Etkiler
1960 Darbesi sonrası oluşturulan MGK (Millî Güvenlik Kurulu), askerî otoritenin sivil otoriteyi kont-
rol edeceği bir yapı ile hareket etti. Yeni seçim sistemi siyasette bölünme ve çatışmalara uygun ortam
hazırladı. Muhtıra öncesinde meydana gelen kargaşa ortamına müdahalede etkisiz kalan dönemin baş-
bakanı Süleyman Demirel, düşüncelerini şöyle açıklamıştır: “Bu olup bitenler karşısında daha basiretli
bir politika izlemek, gerektiğinde devlet otoritesini kullanarak sorunlara çözüm getirmek sorumluların da
düşünmedikleri şeyler değildir. Ama 1961 Anayasası, yürütme organını daha doğrusu Millet Meclisinde-
ki çoğunluğu öyle güçsüz duruma getirmiştir ki sorumluların eli kolu bağlanmıştır. 1961 Anayasası icrayı
güçsüz kılmış, çoklu idare düzeni getirmiştir. TBMM, Cumhuriyet Senatosu, Anayasa Mahkemesi, TRT
ve Üniversiteler gibi özerklik verilen kuruluşlar işleyişte aksaklıklara neden olmuştur.”
Türkiye’de yaşanan darbe ve muhtıralarda dış bağlantının olduğunu siyahla beyazın keskinliğinde
söylemek mümkün değildir. Fakat bu elim olayların öncesi ve sonrasındaki gelişmelere bakıldığında
dıştan bir müdahale olduğuna dair baskın bir kanaat oluştuğu gerçektir. 12 Mart Muhtırası öncesinde
Türkiye’nin uluslararası boyutta yaşadığı; Haşhaş Sorunu, Arap-İsrail Savaşı’ndaki tavrı, Türkiye’nin kal-
kınma hamlesi, Kıbrıs Meselesi, U-2 Krizi gibi sorunlar, ABD’nin Türkiye’deki hükûmete karşı eylemlere
girebileceğinin ilk belirtileridir. Muhtıradan birkaç gün önce Washington Post gazetesindeki bir yazıda
“…Ordu huzursuz. Demirel’in günleri sayılı…” ifadeleri kullanılmıştır.
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in Politika gazetesi muhabiri İsmail Cem’e yaptığı
şu değerlendirme önemlidir: “Bakın İsmail Cem Bey, Amerika, şuna aldırmaz: Bir memlekette; demokra-
tik idare olmuş, şoven idare olmuş, faşist idare olmuş, ona hiç bakmaz. Amerika o memleketin kendisine
ne ölçüde tabi olduğuna, kendi politikasına ne derecede uyduğuna bakar…12 Mart’ın arkasında CIA
vardır, hem de büyük ölçüde vardır.”
Muhtıranın Gelişimi
Türkiye’de yaşanan kaos ortamından hükûmeti sorumlu tutan
kuvvet komutanları, radikal sol askerî unsurların darbesini engelle-
mek için kendilerine göre ehven-i şer (kötünün iyisi) olanı yaptılar.
12 Mart 1971 günü saat 13.00’te tüm Türkiye’ye ilan edilen metin
ve TBMM’ye verilen muhtırayla Başbakan Süleyman Demirel ve
hükûmetine yürütme görevinden el çektirildi (Görsel 4.42). Verilen
muhtıra ve yapılan hükûmet değişikliği ile sorunların halledileceği Görsel 4.42: Gazete manşeti
187