Page 50 - Tarih
P. 50
10. Sınıf Tarih
Osmanlıda İlim Ve İlmiye Sınıfı
Osmanlılarda ilmiye sınıfının başlıca üç görevi vardır: Eğitim-öğretimin sürdürülmesi, idari ve adli hizmet-
lerin görülmesi ve sosyal, idari ve askerî konularda dinî görüşün açıklanmasıdır. Bu görevleri sırasıyla
müderris, kadı ve müftü gibi kişiler gerçekleştirmiştir.
İlmiye sınıfı içerisinde eğitim ve öğretim görevini üstlenen ulema, derecelerine uygun medreselerde mü-
derrislik yapmış ve mesleki başarı gösterenler ülkenin önemli medreselerine atanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde medreseyi bitirenlerden kadılığı isteyenler, mülazemetten sonra bir kasaba kadısı
olabilirdi. İlmiye sınıfından olan kadı, idare ve yargı görevini yerine getirirdi. Padişah tarafından atanan
kadılar, atandığı yerde padişah adına adaleti tesis ederdi. Osmanlı devlet teşkilatında kadıların adli görevi
yanında idari, beledi, askerî, mali ve noterlik alanlarında da görev ve yetkileri bulunmaktaydı. Vakıfların
denetçisi de olan kadılar; asayiş kuvvetlerinin, belediye hizmetlilerinin ve zabıta görevlilerinin de amiriydi.
Ayrıca kadılar evlenme, boşanma, veraset meselelerinde; merkezden gelen emirlerin tasdiki ve mahkeme
kayıtlarının tutulmasında, her türlü akdin kaydedilmesinde, divanın emirlerinin halka bildirilmesinde ve
sefer esnasında idaresinde bulunduğu yerde ordunun ihtiyaçlarının görülmesinde sorumlu ve yetkiliydi.
Osmanlı Devleti’nde bilinen ilk medrese Orhan Gazi tarafından 1330’da
İznik’te yaptırılmıştır. Bu medreseye atanan ilk müderris Türk âlim
ve mütefekkir Şerefüddin Davud-i Kayseri’dir. Fatih Sultan Mehmet
Dönemi’ne kadar Bursa’da yirmi beş, Edirne’de on üç ve İznik’te dört
olmak üzere toplam kırk iki medrese kurulmuştur. Aynı dönemde daha
küçük şehirlerde ise kırk medrese bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin
henüz Kuruluş Dönemi’nde seksen iki medrese tesis edilmiş olması,
eğitim ve bilim ortamının Osmanlılarda çok hızlı bir şekilde geliştiğini BİLİYOR MUSUNUZ?
göstermektedir.
Müftüler ve şeyhülislamlar toplumun inanç ve ibadetleriyle ilgili sorunların çözülmesi ve devlette şeria-
tın uygulanmasından sorumludur.
Müftüler, belirli davalarda kadıların veya özel kişilerin sorularına dair İslami kaynaklara dayanarak fetvalar
hazırlamıştır. Kanuni Dönemi’nde müftüler de kadılar gibi teşkilatlandırılmış ve şeyhülislamlık makamı
ortaya çıkmıştır. İstanbul müftüsü, Osmanlı Devleti’nin başmüftüsü yani şeyhülislamı olmuştur. Şeyhü-
lislam, dinî hükümleri yorumlamada en yetkili kişidir.
Hem şeriatı hem de doğrudan doğruya sultan tarafından çıkarılan kanunları ve nizamları uygulayan
kadıya, bir yöneticinin emir verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan, şeriatla ilgili konular üzerinde fetva ve-
ren şeyhülislamın, devlet işlerine müdahale etme hakkı olmayıp sadece devlet işlerinin dine uygunluğu
konusunda görüşü alınmıştır.
Medreseler ve Tekkeler
Medreseler; Osmanlı Devleti’nde âlimlerin yetiştirildiği, bilginin üretildiği yerdir. Orhan Bey’den itibaren
diğer padişahlar da Bursa ve Edirne’de çeşitli medreseler yaptırmıştır. Medreseler, müderrislerinin yev-
miyelerine göre 20’li, 40’lı, 60’lı medreseler şeklinde derecelendirilmiştir. Medresenin derecesi yükseldik-
çe müderrisin geliri de artış göstermiştir. En yüksek dereceli medrese Fatih’in yaptırdığı Sahn-ı Seman
Medreseleriydi. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman, Sahn-ı Seman Medreseleri ile aynı dereceye
sahip Süleymaniye Medreselerini yaptırmıştır. Fatih ve Kanuni Dönemi’nde medreseler geliştirilerek alt
bölümler oluşturulmuş ve hadis araştırmaları için Darülhadis, tıp eğitimi için Darüttıp, Kur’an’ın okunması
ve ezberlenmesi için Darülkurra gibi ihtisas medreseleri kurulmuştur.
49