Page 85 - Tarih
P. 85
Tarih 11. Sınıf
Kapitalizm; Yeni Çağ’da, Batı Avrupa’da sermaye ve üretim araçlarının özel mülkiyete geçmesi sonucunda
sürekli kâr arama ilkeleri üzerine kurulmuş ekonomik bir sistemdir. Burjuvazi sınıfının yükselişe geçmesi,
sanayileşme ve işçilerin ortaya çıkması ile yeni bir ekonomik sistem olan kapitalizme geçiş süreci baş-
lamıştır. Kapitalizmde sermaye sahipleri daha çok hammadde ve iş gücüne ihtiyaç duymuştur. Gerekli
olan insan gücü, hammadde ve pazar Coğrafi Keşifler’le karşılanmıştır. Böylece sistemin devamlılığı
sağlanmış ve sömürge imparatorlukları kurulmuştur. Kapitalizmle bireylere din ve vicdan hürriyeti yanında
mülk edinme imkanı verilmiştir. Ancak bu sistemde toplumda gelir dağılımında eşitsizlikler yaşanmıştır.
Sosyalizm ve Marksizm
Sosyalizm, Kapitalizme tepki olarak doğmuştur. Kapitalizmi sömü-
rü olarak gören sosyalizm; birlikte hareket etmeye, ortak mülkiyete
ve sosyal eşitliğe önem vermiştir. Sosyalizm ile birlikte Avrupa’da
meydana gelen işçi hareketleri sonucunda halk, sendikalar kurmaya
başlamıştır.
Kapitalizme alternatifler geliştirmek isteyen sosyalizm, farklı düşünce-
leri de beraberinde getirmiş ve başlıca iki gruba ayrılmıştır. Reformcu
sosyalistler, liberal ideallerin gerçekleşmesinde herkese eşit fırsatlar
oluşturulmasını istemiştir. Bu amaçla demokratik formüller önermiş
ve ihtilalci tutumu reddetmiştir. Devrimci radikal sosyalistler ise piyasa
ekonomisini yıkmayı, özel mülkiyeti ortadan kaldırmayı ve kapitalist
sistemin yerine komünist bir sistem getirmeyi hedeflemiştir.
Görsel 4.2
Anayasal sistem ilk kez İngiltere’de XIII. yüzyılda doğmuş ve Karl Marx
gelişmiştir. Milliyetçilik ve demokrasi anlayışı; Sanayi Devrimi
ve sömürgecilikle birleşmiştir. Böylece anayasal süreç; Batı Av-
rupa’dan Orta Avrupa’ya, oradan da Doğu Avrupa ve Osmanlı BİLİYOR MUSUNUZ?
Devleti üzerinden geçerek tüm dünyaya yayılmıştır.
Marksizm, Alman Filozof Karl Marx’ın (Görsel 4.2) klasik Alman felsefesini, Fransız sosyalizmini ve İn-
giliz siyasal düşüncesini bir araya getirerek oluşturduğu ideolojidir. Marx, tarihin geçmişten itibaren bir
sınıf mücadelesinin sonucunda oluştuğuna inanmıştır. Ona göre XIX. yüzyılda egemen sınıf burjuvazidir.
Üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi, işçi sınıfının sömürülmesine olanak tanımıştır. Kapitalizmin
gelişmesiyle birlikte, sömürülen işçi sayısı da artmıştır. Karl Marx, yapılacak ihtilal için tüm işçileri sınır
tanımadan birleşmeye ve devrimci partiler kurmaya çağırmıştır. Bu anlayışa göre işçiler, bir kez iktidara
geldikten sonra üretim araçlarını özel mülkiyetten çıkaracak ve bir proleterya diktatörlüğü kurarak iktida-
ra el koyacaktır. El emeğinden başka bir varlığı bulunmayan proleterya; ardından sınıfsız ve devletsiz,
komünist bir toplum düzeni kuracaktır.
Mutlak Monarşiden, Anayasal Monarşiye Geçiş
Avrupa’da Aydınlanma düşüncesi ilkelerine dayanan ilk modern ve yazılı anayasa 3 Mayıs 1791 tarihli
Polonya Anayasası’dır. Bu anayasadan bir süre sonra yeni bir anayasa da Fransa’da ilan edilmiştir. İhti-
lalle birlikte mutlak iktidarını kaybeden kralın yetkileri, anayasayla sınırlandırılmış ve bu yetkiler meclisle
paylaşılmıştır. Diğer Avrupa ülkelerinin de örnek aldığı Fransa Anayasası’yla Avrupa’da anayasaya dayalı
meşruti monarşiler devri başlamıştır. Bu sayede Viyana Kongresi’nde alınan kararların egemen kılın-
mak istendiği 1815-1830 yılları arasında bile Avrupa’da birçok ülke anayasa ile yönetilmiştir. Krallar bu
anayasaları kaldırmak veya sınırlarını daraltmak için çalışmış, liberaller de anayasanın sınırlarını daha
da genişletmek ve tam uygulanmasını sağlamak istemiştir.
84