Page 89 - Tarih
P. 89
Tarih 11. Sınıf
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasını ilan eden fermandan sonra Hz. Muhammed’in adına ithafen, bu yeni
orduya Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye (Hz. Muhammed’in Muzaffer Askerleri) ismi verilmiştir. 1843
yılından itibaren bu ismin yerine düzenli ordu manasına gelen Asâkir-i Nizamiye kullanılmıştır. Batı tar-
zında talim yapan bu yeni ordu, özellikle III. Selim Dönemi’ndeki Nizam-ı Cedit Ordusunun yapısı dikkate
alınarak oluşturulmuştur.
Osmanlı Devleti’nde Zorunlu Askerlik Sistemine Geçiş
II. Mahmud Dönemi’nde, Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’nin asker sayısı yeterli düzeye ulaşmamıştır.
Bunda zorunlu askerlik uygulamasına geçilememesi, yeni ordunun tam olarak teşkilatlanamaması ve sa-
vaşlarda alınan yenilgiler etkili olmuştur. Yeni ordunun yetersizlikleri nedeniyle yapılan seferberliği kaldırmak
ve ücretli askerlere olan ihtiyacı azaltmak için eyaletlerde Redif-i Asâkir-i Mansûre Ordusu kurulmuştur.
1839 Tanzimat Fermanı’nda, ulus devlet modelini andıran “muhafaza-i vatan” ifadesi yer almıştır. Bu
durum askerliğin artık Osmanlı tebaasının ortak sorumluluğunda olduğunu göstermiştir.
1856 Islahat Fermanı’yla bedel-i askerî (bedel ödeyerek) yoluyla gayrimüslimlere askerlik görevinden
muafiyet getirilmiştir.
II. Abdülhamid Dönemi’nde, Almanya’dan gelen Von der Goltz (Fon Der Goltz) Paşa’nın kanunu çıka-
rılmıştır. Bu kanuna göre askerlik yaşı 20 ile 40 arası olarak belirlenmiş ve askerlik süreleri de yeniden
düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle beraber bedel-i şahsi olarak bilinen ve askere gitmek istemeyen kişilerin
yerine başka birini göndermesi uygulaması da kaldırılmış ve nakdî bedel ödenmesi kuralı getirilmiştir. II.
Abdülhamid Dönemi’nde askere alma usulünde yapılan bir diğer önemli düzenleme de Hamidiye Süvari
Alayları olmuştur. Bu hafif süvari birlikleri, Doğu Anadolu’daki aşiretlerin Osmanlı ordusuna katılması ile
oluşturulmuştur.
İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidara geldikten sonra 1909’da gayrimüslimlerin de askere alınması kanunu
çıkarılmış ve böylece Osmanlı Devleti’nde zorunlu askerlik sistemine geçilmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa’ya Göre Askerlik
Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı ordusunun şimdiye kadar “ya gaza ya şeha-
det ya da din-i mübin uğruna” sözleriyle harekete geçirildiğini, gayrimüslim
askerlerle karışık bir ordunun bu kavramlarla hareket ettirilemeyeceğini
belirtiyordu. Böyle bir orduyu Batı’daki ulus devletlerdeki gibi “vatan uğruna”
diyerek harekete geçirmek gerekirdi ancak “bizde vatan denilürse askerin
köylerindeki meydanlar hatırlarına gelür.” diyordu Ahmet Cevdet Paşa.
Osmanlı’da “vatan” sözü uygulamaya konsa ve sonra halk arasında kabul
görerek Avrupa’da sahip olduğu etkiye sahip olsa bile “gayret-i diniyye” kadar
etkili olamayacağını belirten Ahmet Cevdet Paşa, bunun çok uzun bir zaman
gerektireceğini vurguluyordu. Bu şekilde gayrimüslimlerle Müslümanları
karıştırarak oluşturulacak bir ordunun, Osmanlı toplumunun o dönemdeki
gerçek koşullarıyla mümkün olmayacağının da altını çiziyordu. Bununla
Ahmet Cevdet Paşa, aslında Osmanlı ordusunun varolan koşullarda ancak
bir Müslüman ordusu olarak geliştirilebileceğini ileri sürüyordu.
Mehmet Hacısalihoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Zorunlu Askerlik YORUMLAYALIM
Sistemine Geçiş Ordu-Millet Düşüncesi” s.58’den düzenlenmiştir.
Osmanlı ordusunun Müslümanlardan oluşturulması gerektiğini
düşünen Ahmet Cevdet Paşa’nın gerekçeleri neler olabilir?
88