Page 103 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 103

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                          11












































                  Düşünmek; insanların, mağara devrindeki gibi henüz birtakım toprak ve taş kovukları içinde yaşa-
               dığı ve hayvanlarla haşır neşir olduğu bu yerde düşünmek, bana bir ayıp gibi geliyor.

                  Bazı, köylülerle konuşurken soyut bir fikrin ortasında dilim tutulup kalıveriyorum.
                  Bir gün, bir öğle üstü idi. Kahvenin çardağı altında oturuyorduk. Bizim Mehmet Ali, Bekir Çavuş,
               Salih Ağa ve Muhtar, hep orada idiler. Bahis, harp üzerine ve onun akıbetlerine dairdi. Onlara, İstan-
               bul’un dört devletin askeri işgali altında olduğunu, İzmir’in ta Bursa’ya kadar Yunanlılar tarafından
               istila edildiğini, Adana’dan henüz Fransızların el çekmediğini, Urfa’da, Antep’te kanlı olaylar cereyan
               etmekte olduğunu haber veriyor ve her birinin yüzüne ayrı bir dikkatle bakıyordum. Hiçbirinde ne
               hayret, ne dehşet ne de alelâde bir alâka izine tesadüf etmedim. Ateşin içinden henüz çıkmış olan
               Mehmet Ali bile artık bunları geçmiş zamana ait bir masal gibi dinliyordu.
                  (...) Tam bu sırada bir de baktım ki, muhtar uyukluyor. Mehmet Ali elindeki çakı ile bir söğüt dalını
               yontuyor. Salih Ağa, ta uzakta yamaçta, otlayan davarlarını gözetliyor. Yalnız, Bekir Çavuş biraz dikkat
               eder gibi göründü:
                  — Efendi, tekrar savaş olacak mı? dedi.
                  — Olmaktadır, dedim. İşitmediniz mi? Mustafa Kemal isminde bir büyük adam, bir büyük kuman-
               dan, İstanbul’dan çıktı, Anadolu’ya geçti. Erzurum’da, Sivas’ta, milleti başına topladı. “Hükümet, dev-
               let görevini yapmıyor. Biz kendi kendimizi koruyacağız. Düşmana karşı koyacağız,” dedi. Şimdi, onun
               adamları taraf taraf Yunanlılarla, Fransızlarla döğüşüyor. Hepsi öyle kahraman kişiler ki...
                  Ve destanî kıssalarla onları heyecana getirmeğe çalıştım. Çanakkale’de bulunmuş olan Mehmet






                                                                                                           101
   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108