Page 107 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 107

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                          11




                  Hazır
                  Hazırlıklık
                1. Görev aşkı sözünden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.

                2. İşinin hakkını veren bireylerin özellikleri neler olabilir? Belirtiniz.




                                                                                                  2. Metin
                                                                                                  2. Metin
                                                       MURTAZA
                  Murtaza, Yunanistan’dan mübadeleyle Çukurova’ya gelmiş bir muhacirdir. Kolağası Hasan da-
               yısı gibi asker olup savaşarak şehit olmak en büyük isteğidir. Çok istemesine rağmen askerlikle
               ilgili bir meslek bulamaz. Farklı işlerde çalıştıktan sonra üniforma giyebilmek için mahalle bekçisi
               olur ve işini titizlikle yapar. Hırsızlara, haksız kazanç sağlayanlara, mahalleyi rahatsız edenlere
               göz açtırmaz. Mahalleli de Murtaza’nın titizliğinden, her şeylerine karışmasından rahatsız olur.
                  Aşağıdaki metin mahallelinin Murtaza’yı karakola şikâyet ettiğinin ve Murtaza’nın fabrikada işe
               başladığının anlatıldığı bölümlerden alınmıştır.

                  Emniyet Müdürü daha önce mahallelinin şikâyetlerini dinlemeye başlamıştı. Murtaza’ya aldırma-
               dan, ayakkabı tamircisine, “Devam et,” dedi.

                  Tamirci kızardı, bozardı ama, ok yaydan çıkmıştı bir sefer. Tükürdüğünü yalayamazdı. Ya ateşe de-
               vam edecekti, ya da davayı kaybedecekler, ondan sonra da Murtaza’nın elinde oyuncak olacaklardı.
                  “Efendim, bu adam bekçiden çok,  kendini bu mahallenin hâkimi sanır.”
                  Emniyet Müdürü:

                  “Yani ne yapar?”
                  “Ne yapmaz ki beyim? Gece yarısından sonra penceremizde ışık görse çat kapı, neden bu saate
               kadar yatmayıp hâlâ oturduğumuzu sorar. Bizi yatmaya zorlar.”

                  Murtaza işi anlamıştı. Anlamıştı ama, gene de lafa emirsiz karışıp, emirsiz patırtı edecek kurs gör-
               memiş, büyüklerinden sıkı terbiye almamışlardan değildi. Onun için, göğüs dışarda, karın içerde, göz-
               ler ta karşıdaki değişmez bir noktadaydı.

                  (...)
                  Emniyet Müdürü durumu kavramıştı. Evet, bu bekçi kendisine verilen sınırı çok aşıyordu. Bunu
               buradan alıp aziz dostu Fen Müdürü’nün mahallesine vermeli, oranın bekçisini de buraya almalıydı.
                  Gene de sordu:

                  “Evet Murtaza Efendi. Ne dersin mahallelinin şikâyetlerine?”
                  Murtaza esas duruşunu bozmamakla birlikte yerinde, daha doğrusu kırk beş numara postallarının
               üzerinde sağa sola sallandı, sonra çakı gibi toparlanarak, “Yok bir diyeceğim,” dedi. “Söylerler doğru!”
                  Emniyet Müdürü ise Murtaza’nın yaygarayı basacağını, hiç olmazsa mahallesinin zenginlerini le-
               hinde tanık göstereceğini sanıyordu.

                  “Yaa... demek doğru söylüyorlar?”
                  “Doğru amirim.”




                                                                                                           105
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112