Page 112 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 112
11 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
Telefon çaldı. Fen Müdürü kulaklığı aldı, konuşmasını bitirip yeniden döndü Murtaza’ya:
“Pekâlâ... burada da aynı feragatle çalışır...”
“Olmasın şüpheniz zerre kadar.”
“... Çalışır, Nuh’a falan kulak asmazsın. Çünkü Nuh ve ötekiler ruhsuz heriflerdir. Hem vazife gör-
mekten kaçarlar, hem de görmek isteyene engel olurlar.”
Murtaza kırış kırış kontrol elbisesi içinde adeta şişti, büyüdü, genişledi:
“Olamaz bana engel hiçbir kimse amirim. Ederim arz-i tâzimat zatınıza, hem da sunarım saygıları-
mı. Benzetmeyesiniz bu Mürteza’yı her bir kese. Direki idim karakolumun. Gördüm kurs, aldım amir-
lerimden çok sıkı terbiye. Haçan ben şimdi kalayım farz-ı mahal vazife bir sırasında aç...”
Fen Müdürü sözünü kesti:
“Memnun oldum, memnun oldum...”
“... Kalayım aç amirim, öleyim isterse... demem of.”
“Pekâlâ... sen şimdi...”
“... Neden? Çünkü büyüktür bir vazife bir namuzdan.”
“Elbette. Sen şimdi...”
(...)
Fen Müdürü bunalacaktı:
“Haklısın,” dedi. “Sen şimdi git de...”
“Evet, gideyim şindi amirim...”
“Git, işlerini gör.”
“Göreyim. Sonra...”
“Sonra...”
“Sonra başlayayım vazifeme fiilen.”
“Haydi bakalım...”
Gene sır verircesine, “Kurs meselesi,” dedi. “Çook mühimdir kurs meselesi amirim.”
“Sonra düşünürüz.”
“Lazım sokmak disipline fabrikayı toptan.”
“Sonra düşünürüz dedim ya!”
“Lazım tez elden düşünmek...”
Fen Müdürü karşılık vermedi.
(...)
110