Page 111 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 111

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                          11





               selamımı. Lakin Kontrol Nuh edemez bu incelikleri izan. (...)
                  ... Nuh ise bilmez bunu, anlamaz nedir vazife... çünkü görmemiş kurs, yapmadı bekçilik, almadı sıkı
               terbiye amirlerinden. Ve...”
                  “Ve?”

                  “Dolaşmaz şüphesiz damarlarında Kolağası Hasan Bey’in kanı.”
                  Fen Müdürü en çok da bu “Kolağası Hasan Bey” lafına gülüverdiyse de kendini topladı, laf olsun
               diye sordu:
                  “Sonra?”

                  “Sonra amirim var daha pek çok bozuk ahvaller... gördüm teftişim bir sırasında birtakım çocuklar,
               oynarlar iş bir esnasında oyun, hem da pamuklar üzerinde. Vazife bir sırasında oynamak oyun, bozzar
               disiplini.”

                  Fen Müdürü’nü gözden geçirdikten sonra, “Var balyacılar,” dedi, “vazife bir sırasında çağırırlar tür-
               kü. Derim; etsene müdahale be arkadaş. Der, boş ver... herhangi bir kontrol, herhangi bir vazife sıra-
               sında gördü mü disipline aykırı işlem, lazımdır etmesi müdahale derhal.”

                  “Doğru.”
                  “Elbet. Çünkü yaramaz gevşek muamele bizim millete.”

                  “?..”
                  “Açtırmayacaksın göz, demeyeceksin Allah yarattı.”

                  “?..”
                  “Çünkü yüksektir bir vazife bir namuzdan.”

                  Fen Müdürü, elinde olmayarak atmak üzere olduğu kahkahasını önlemek için masasında ayağa
               kalktı. Murtaza’ya elini uzattı:

                  “Yaşşa sen Murtaza Efendi!”
                  Murtaza’nın kalın kemikli, kocaman elini sıktı.

                  “Aferin sana, aşkolsun. Tam istediğim gibi bir kontrol olacaksın. Bütün adamlarımı senin gibi dina-
               mik, senin gibi canlı, senin gibi vazife âşığı görmek isterim. Halbuki bizim adamlar hak getire... vazife
               dedin mi, bucak bucak kaçarlar.”

                  Murtaza gene sır verircesine az eğilerek, “Sen ol bana arka,” dedi, “iste benden vazife.”
                  “?..”

                  “Vazife bir sırasında görmez gözüm evladımı, demem ciğerparem.”
                  “?..”

                  “Nedeen? Çünkü var bende bir his, Allahtan. Bakayım herhangi birisine candan, anlarım doğru mu
               eğri mi?  Neden? Allahtan işte.”

                  “?..”
                  (...)





                                                                                                           109
   106   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116