Page 243 - 3 ADIM AYT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
P. 243
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 3 TEST
Hikâye
B
1. Recep dayı, bir eliyle durmadan sakalını sıvazlayıp 3. Ustalık gibi çıraklık da kayboluyor. Tıpkı sefer tasına
öbür eliyle ayak parmaklarını karıştırıyor; bir yandan da benziyor, bereket dualarına. Hâlbuki ben babamın biri-
gençliğinde davar otlatırken karşısına çıkan canavarla cik oğlu olmuştum. Yine de çırak olmuştum. Yorgancılık
-kurda, canavar diyor- nasıl boğuştuğunu tatlı tatlı anla- fena meslek değildi. Başını önüne eğmesene, eğme
tıp duruyordu. Kahvenin kapısı açıldı. Tipinin savurdu- dedim, kamburun çıkar. Güler öğretmen başımı okşar-
ğu kar tozlarıyla içeri giren adam, kardan tanınmıyordu. dı, arkadaşlarıma örnek olsun diye yaptığım ödevleri,
Kapıyı kapadı. Ayaklarını yere, kollarını üstüne pat pat
vurup kardan silkinince onu ben de tanıdım. “Küspük çizdiğim resimleri gösterirdi… Ah olsaydı, nolsaydı da
Memet” dedikleri delikanlıydı. Gözlerini kahvenin sisli, harcanmasaydım. Bozuk para mıyım ben? Ha, söyle
dumanlı yarı karanlığına alıştırasıya bir o yana bir bu bakalım sen benim kronolojimi biliyor musun?
yana dolandı, seğirtti. Bir hasır iskemleye çarptı.
Bu parçadaki anlatım tekniği aşağıdakilerin hangi-
Bu parçayla ilgili sinde kullanılmamıştır?
I. Hâkim bakış açısı kullanılmıştır. A) Bunun ufacık elleriyle… İşimiz var. Bekle ki küfe
II. Betimleyici anlatıma başvurulmuştur. dolsun. Karnım da acıktı. Kışın bu derdi var işte.
Bereket bu akşam konserdeyiz. İş yok Hamiyet’te…
III. Olay örgüsü olağanüstü ögelere dayalıdır.
Nerede o eski ses. Tabii zamanla… Dün midemi
IV. Olay anlatımı tekniğinden yararlanılmıştır. bozdum. Karıştırıyorum… Bir gazoz çekmeli… Om-
yargılarından hangileri söylenebilir? zum ağrıyor. Uff! Rüzgâr çıktı be… Şu paltonun tak-
sidi de ödenirse bir radyo alır, eh o da…
A) Yalnız II B) Yalnız III C) I ve II
B) Yollar kalabalıktı. Baktığı yeri gözlerinden en uzun
D) II ve IV E) II, III ve IV sakladıkları için en çok Bebek tramvayına kızıyor-
du. Deve tüyü paltolu bir kadın görünce yüreği çarp-
tı ama o değildi. Şapkalıydı. Kalktı. Kapıya yürürken
duvardaki takvimi gördü. 7 Mart Cumartesi yazılıy-
dı. 27’nin yarısı kara yarısı kırmızıydı. Rahatladı.
C) Otomobil işini yapan muhasebeci bir duysa... Beni
2. Aşağıdaki parçaların hangisi ilahi bakış açısıyla ka- kandırmaya çalışma. Sen duydun mu bir adamın
leme alınmamıştır? “durup dururken...” Duydum, gazetede yazıyordu.
Gazete dedim de aklıma geldi, Nermin yemeğe
A) Günün sonu aklına düşen, “Akşam yine gölgen,
yine akşam, gölgen neye baksam, neyi sevsem…” bekler beni... Espri yaparak kurtulamazsın, koltukta
şarkısındaki gibi sararken etrafını, koyu renk pardö- söz verdin.
süsünün yakalarını kaldırıp tünele doğru adımlarını D) Bak bu iyi fikir. Belediyeye ilan resmi ödüyor mu
sıklaştırdı. acaba? Ama suya sahip olunabilir mi hiç? Akıp gi-
B) Karanlık sürüyordu. Ama biçim ve nitelik değişti- diyor yatağında, asla değil ki aynı, yaşam ırmağının
rerek sürüyordu. Kayalaşıyor, betonlaşıyor, sel- akışı gibi. Zira yaşam da bir ırmaktır. İlan konulabi-
leşiyordu. Selleşince de hızla önündeki her şeyi lecek pek çok iyi yer var.
devirerek, yıkarak, fırlatarak akıyor; beni boğacağı
derinliğe ulaşmaya çalışıyordu. E) Kitabı elinden bırakınca daha önce ne yapacağını
kesin olarak bilen insanların görünüşüyle, çalışma
C) Birden şaşkınlıkla gözlerini ovuşturdu, iyice baktı. masasına yürüdü. Oysa, bu iki saat içinde, bu ha-
Gerçekten de mucize gibi bir şeydi. Bahçenin en
uzak köşesinde baştan aşağı güzel, beyaz çiçekler- reketi çok kısa bir an aklından geçirmişti ve kitabı
le donanmış bir ağaç vardı. Dalları altın rengindeydi bıraktığı anda kafası boşalmış gibiydi. Aceleyle
ve onlardan gümüş meyveler sarkıyordu. Ağacın çekmeceleri karıştırdı.
altında çok sevdiği küçük çocuk duruyordu.
D) Şırıl şırıl akan, gümüş gibi su; kızın döktüğü göz-
yaşlarını aklına getiriyor. Belki de şu anda odasında
yapayalnız düşünmeye devam ediyor ve ona kulak
veren sadece şu fısıltılarla dolu, herkesi dinleyen
ama kimseyi avutmayan gece.
E) Uzun koridor karanlığa gömülmüştü fakat gündüz-
den gayet net hatırladığı koridorun dümdüz ve ge-
niş olduğunu biliyordu, dolayısıyla ışığa gereksinim
duymadan derin derin soluyarak bir uçtan bir uca
defalarca yürürken göğsündeki sıkışmanın giderek
çözüldüğünü hissedip rahatladı.
243