Page 189 - Dört Dörtlük Konu Pekiştirme Testi - TYT FELSEFE
P. 189
ÇÖZÜMLÜ SORULAR MS 2. Yüzyıl-15. Yüzyıl'da Felsefe -1 FELSEFE
9. “Biz(1) var olur ve (2)var olduğumuzu biliriz ve bu 10. Hristiyan felsefesinin en temel özelliği din merkezli ol-
var olan ve bilen şey, bizim (3)sevdiğimiz bir şeydir. masıdır. Ancak bu Hristiyan filozoflarının tamamının
Sözünü ettiğim bu üç madde söz konusu olduğu süre- aynı görüşte olduğu sonucunu doğurmaz. Örneğin bir
Hristiyan filozofu olan Tertullian her türlü dini dogma-
ce, hakikat kılığına girmiş bir yalan korkusu bizi hiçbir
nın yorumlanması veya felsefi bir çabayla anlamlan-
şekilde tedirgin etmez. Zira onlar, dışımızdaki şeylerin
dırılmasına karşı çıkmış, dogmaların yalnızca iman ile
tersine, renkleri görmeyle, sesleri işitmeyle, kokuları benimsenmesi gerektiğini savunmuştur. Çünkü imanın
koklamayla, tadları tad alma, katı ve yumuşak olanı do- gerektirdiği kabullerin akla aykırı olabileceğini ve buna
kunma yoluyla algıladığımız tarzda, bedenin duyuların- rağmen onlara inanılması gerektiğini düşünmüştür.
dan herhangi biriyle idrak edilmez. Bu türden duyusal Oysa aynı dönem Hristiyan filozofu olan Clemens fel-
şeylerin zihinsel resimlerini oluştururken, zihinlerimizde sefe konusunda tamamen farklı görüştedir. Ona göre
önce dini dogma benimsenmelidir ancak bu inanç fel-
onlar üzerinde yoğunlaşır, onları belleklerimizde depo-
sefe tarafından doğrulanabilir niteliktedir.
lar ve onları canlı tutma arzumuzu koruruz. Fakat hayal
edilmiş ya da görünüşteki şeylerin beni aldatacak bir Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine
sureti bulunmuyorsa eğer, var olduğumu, bildiğimi ve ulaşılamaz?
sevdiğimi mümkün en yüksek kesinlikle bilirim. Bu tür-
A) İki filozof da inancı bilgiden üstün tutmuştur.
den hakikatlerle ilgili olarak, Akademi kuşkucularından
gelecek hiçbir kanıttan korkmam. Onlar “Peki ya alda- B) Hristiyan felsefesinde akıl inanç ilişkisi irdelenmiştir.
nıyorsan?” deyip itiraz ederler. Aldanıyorsam, varım. C) Clemens aklın onayından geçmeyen inancı reddet-
miştir.
Çünkü var olmayan biri, aldanamaz.”
D) Tertullian ve Clemens’in rasyonel temellendirmeye
Augustinus’un İtiraflar adlı eserinden alınan bu par- bakışları karşıttır.
çadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? E) Tertullian aklın anlamlandırma çabasını iman açı-
sından tehlikeli bulmuştur.
A) Kişi ne kadar şüpheci olursa olsun en az bir olgu-
nun doğruluğundan emindir. Çözüm:
B) Zihin duyusal şeylerin imgelerini depolarken onları Parçada iki Hristiyan düşünürün görüşlerine yer ve-
rilmiş, parçadan ulaşılamayacak seçeneği bulmamız
canlı tutma amacı taşımaz.
istenmiştir. Seçeneklere bakalım:
C) Kişinin bildiği şeyler konusunda şüpheye düşmesi A) Parçada iki filozofun da imanın gerektirdiği kabulle-
onun var olduğunun kanıtıdır. rin, dini dogmaların kabul edilmesi gerektiğini savundu-
ğu belirtilmiştir.
D) İnsanın kendi benine ilişkin ilk ve temel sezgisi bü- B) Parçada kabul edilmesi gereken dini dogmaların
tün duyusal edimlerin kaynağıdır. felsefe tarafından yorumlanması veya doğrulanma-
E) Kendinin bilincinde olmayan insan duyu yoluyla sının mümkün olup olmadığı tartışılmış, Tertullian’ın
felsefenin bunları doğrulamasına ihtiyaç olmadığını
edindiği bilgilerle ilgili şüpheye düşmez.
Clemens’in ise bunun mümkün olduğunu savunduğu
Çözüm: belirtilmiştir. Felsefi bir yaklaşım akılcı olacağından
akıl-inanç ilişkisinin irdelendiği söylenebilir.
Augustinus’un İtiraflar adlı eserinden alınan parçada in-
sanın var oluşuna yönelik bilgilerden şüphe duymaya-
C) Parçada Clemens’in görüşü “önce dini dogma be-
cağı vurgusu yapılmış ve bu vurguya hangi seçenekten nimsenmelidir ancak bu inanç felsefe tarafından doğ-
ulaşılabileceği sorulmuştur. rulanabilir niteliktedir.” şeklinde verilmiştir. Yani inanç
öncelenmiş, bir ön kabulle benimsenmiştir. Sadece
A) Parçada kişinin var olduğunu kesinlikle bildiği ifade bununla birlikte felsefeyle yani akılla da doğrulanabilir
edilmiştir. Bu insanın en az bir olgunun doğruluğundan olduğu belirtilmiştir. Seçeneğe ulaşılamadığından doğ-
emin olması demektir. ru cevabımız C'dir.
B) Zihnin duyusal imgeleri depolarken onları canlı tut- D) Tertullian dini dogmaların akılla yorumlanmasına ve
anlamlandırılmasına karşı çıkmış, onlara sadece inanıl-
ma amacı taşımaması, parçada yer alan “onları canlı ması gerektiğini savunmuştur. Clemens ise bunun aksine
tutma arzumuzu koruruz.” ifadesiyle çelişmektedir. inanılan dini dogmanın akılla doğrulanabilir nitelikte oldu-
ğunu düşünmüştür.
C) Parçada kişinin var olduğuyla ilgili şüpheye düşme-
yeceği ifade edilmiştir.
E) Parçada “dini dogmanın yorumlanması veya fel-
D) Parçada kişinin kendine yönelik sezgisinin bilgi kay-
sefi bir çabayla anlamlandırılmasına karşı çıkmış” ve
nağı olduğu ifade edilmemiştir.
“imanın gerektirdiği kabullerin akla aykırı olabileceğini
E) Parçada kişinin duyu yoluyla edindiği bilgilerden ve buna rağmen onlara inanılması gerektiğini düşün-
şüphe etmediğinden söz edilmemiştir. müştür” ifadelerine yer verilmiştir. İmanın gerektirdiği
Cevap: A kabullerin akıl tarafından eleştirilmesi ve reddedilmesi
ihtimalinin, tehlikesinin olduğundan bahsedilmiştir.
Cevap: C
187