Page 9 - Tarih 11 - Ünite 2
P. 9
DEĞİŞİM ÇAĞINDA
AVRUPA VE OSMANLI
olan unsurları gidermek, bilimsel bir çevre hazırlamak ve aklın
aydınlanmasını sağlamaktır.
Rönesans ve Reform’un ortaya çıkardığı fikir hareketleriyle birlikte
filozoflar, kurallar ve kanunlar geliştirmiş ve doğal dünyayı nasıl
anlayabileceklerini araştırmıştır. Bu filozofların “İnsanlık, yaşamı
bilimin kurallarıyla anlayabilir.” düşüncesi, bilimde büyük deği-
şimleri ortaya çıkarmıştır. Bilimin yeni kanunlar ortaya koymak
için kullanılması, bu dönemin Akıl Çağı olarak adlandırılmasını
sağlamıştır. Akıl Çağı’nda Galileo (Galile), Kepler (Keplır), Coperni-
cus (Kopernik) ve Newton (Nivtın) gibi bilim insanları sayesinde
Avrupa’da, Bilim Devrimi gerçekleşmiştir.
Isaac Newton ve Bilim Devrimi
Isaac Newton (Ayzek Nivtın); kütle çekim yasası, astro-
nomi ve fizik tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu başarı
onun, XVIII. yüzyıl Bilim Devrimi’nin mimarı olarak adlan-
dırılmasını sağlamıştır. Zamanının neredeyse tamamını
gözlem ve deney yaparak geçiren Newton, dalından
yere düşen elmanın düşüşünü gözlemlemesinden son-
ra evrensel çekim yasasını bulmuştur. Çiftlik evinin bir
odasını karanlık oda hâline getirip güneş ışığıyla yap-
tığı deneylerle de ışığın doğasını ilk kez doğru olarak
açıklamayı başarmıştır (Görsel 2.9). Modern bilimin iki
önemli unsuru olan deney ve gözlem aracılığıyla başa-
rıya ulaşan Newton, 1727 yılında öldüğünde, geliştirdiği
bilim anlayışı ve Parçacık Kuramı, bilim topluluklarınca
benimsenmeye ve savunulmaya başlanmıştır. Newton’un
Fizik Kuramı; ısı, ışık, gazlar kimyası, elektrik, manyetizma
Görsel 2.9
ve benzeri alanlarda denenmiştir. Kuantum Mekaniği, göre- Isaac Newton ışık üzerine
lilik ve ışığın dalga olduğunu savunan dalga kuramlarının çalışmalar yaparken
doğuşuna giden yolu açmıştır.
Hüseyin G. Topdemir, “Isaac Newton ve Bilim Devrimi”, s.86-91’den ÖRNEK METİN
düzenlenmiştir.
Ulus Devletlerin Ortaya Çıkışı
Yeni Çağ Avrupası’ndaki fikrî-manevi dönüşüm siyasi, sosyal, eko-
nomik ve askerî alanlarda da etkisini göstermiştir.
Krallar ve asiller, Rönesans’la siyasi güç kazanmış ve devletin kili-
seden ayrı olabileceği fikri gelişmiştir. Orta Çağ’daki derebeylerin
yerine devleti bir merkezden yöneten krallar ortaya çıkmış ve
merkezî yönetim güç kazanmıştır. Bu kralların yönetimi altındaki
halklar, ulus olarak tanımlanmaya başlamış ve kral, otoritesini
ulusun varlığına dayandırmıştır. Krallar güç ve yetkilerini artırarak
bu ulus-devletlere mutlakiyetçi bir karakter kazandırmıştır. Artık
Hristiyan dünyasında Haçlı Seferleri gibi ittifaklar görülmemiş ve
sekülerleşmenin etkisiyle her ulus-devletin kendi çıkarları için
yaptığı ulusal savaşlar gündeme gelmiştir. Bu süreçte devletin
içeride ve dışarıda görevlerini yerine getirebilmesi için güçlü ol-
ması gerektiği ortaya çıkmıştır.
55