Page 28 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 2.Ünite
P. 28

2. Ünite



                  İçeri çekiliyorum, deniz seyreliyor. Soyunuyorum. Gömleği iskemlenin arkalığına geçirdim. Panta-
               lon bir köşede de dursa da olur. Daracık oda; yatak geniş. Serin çarşafa oturuyorum. Yatmış, ısıtmış,
               kokusunu bırakmış gelip geçen. Yataklar çabuk soğur. Otelciler her gün insan görürler, tümen tümen
               insan. Bu yatak da öyle. Yepyeni bir odadayım. İlk olarak odamdan başka yerde yatacağım. Burası
               benim için yepyeni ama aşağıdaki kâtip için, bir başkalık olsun, olabildim mi? Boğuldum gitti öteki
               kayıtların altında. Benden sonra bir başkası yazılır o deftere. Yeşil gözleri vardı kâtibin. Geceleri denize
               çıkamayan gözler. Balığı getirseymişim, özlem içinde kıvranırdı belki. Gündüzün uyur herhalde. De-
               nize çıkmaz; girip yüzse de. Sandalı ışıktan uzağa çekemez. İster de çekmeği. Belki. İster, belki değil,
               ister. Kapanmış kalmışa benziyor gözleri. Bu pencerenin dibine kadar uzanan suyu bile görmez belki.
               Denize bakan bir odada ilk yatışım bu. Sıra sıra gelen çarpma sesinde, alışmadığım bir sertlik var. Alış-
               madığım. İşini gücünü bitirmiş gibi, çarpıp duruyor çakıllara; kabarıyor, çekiliyor. Kayıkhane sesi gibi,
               dam altına giren deniz sesi. Bu damın altında ben de varım. Kâtip de var. Su yeşili gözleri var kâtibin,
               o güneş görmemiş, hasta ışığın altındaki sayrı yüzünde bile parlayabilen su yeşili gözleri var. Bir daha
               dağıldım. Bunun da gözlerinde bir parçam kaldı. Bundan sonra bunu da hesaba katmalıyım. Beni ta-
               nıyanlar arasında bu da olacak. Olmaz ama. Unutur o. Benim tanıdıklarım arasında bu da olacak. Gel-
               meseydim keşke, hiç gelmeseydim. Tanımayıverir, geçerdim. Şimdi o da var. Parçalarımı toplarken,
               bunun gözlerinde, yeşillerin dibinde kalanını da bulmak, unutmamak gerekecek. Odanın parasını
               verdim zaten. Erkenden kaçayım yarın. Elimden gelse de, görünmesem ona. Erkenden kaçmalı. Pen-
               cereden içeriye dolmuş denizin, yıldızların içinde uyuyacağım. Kâtip “Aşk Sanatı”nı okur şimdi. Işığı
               hiç yakmamışım, göğün aydınlığı yetmiş. Bir komodin de varmış odada. Yeni odada yatmak, heyecan
               gibi bir şey. Çarşafın serinliği duruyor hâlâ. Yatayım artık.

                                                                         Bilge Karasu, Troya’da Ölüm Vardı




                                     Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
                komodin: Karyolanın yanı başına konulan üstü   künye: Bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğu-
                   masa biçimindeki küçük dolap.                 mu, mesleği vb. bilgilerini gösteren kayıt.


                  Metin ve Türle İlgili Açıklamalar

                  Modernist hikâyede gerçeklik karşısında kuşkucu ve tedirgin olan, iç dünyasına çekilen, yaban-
               cılaşan, toplumla çatışan, karamsar, bunalımlı, zayıf birey ele alınmıştır. Bu tarz hikâyede kronolojik
               zamanda geriye dönüşlerle geleneksel anlatım ve yapıdan uzaklaşılmış, olay örgüsü ve mekân geri
               planda kalmıştır. Nezihe Meriç, Bilge Karasu, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü ve Adalet Ağaoğlu
               bu akım doğrultusunda hikâye yazan başlıca sanatçılardandır.

                  Bilge Karasu, Odalardan Biri adlı hikâyesinde toplumun, kalabalıkların içinde sıradanlaşmamak
               için yalnızlığına sığınan, yani kendi içine yönelen bireyi anlatmıştır. Yazar, bu hikâyede iç konuşma ve
               bilinç akışı anlatım tekniklerini kullanmıştır:

                  Param var. Nüfus cüzdanım yanımda değil. O gerekli sanırım. Adama, Sarıkumluyum da diyemem,
               evine gitseydin der, inanmaz da kapının sürgülenmesi hikâyesine, kuşkulanır, inansa bile bir türlü, otelin
               önünden geçemem bir daha. En iyisi açıkça yanıma almadım, demek. Balığa çıktık derim. Lâf olsun diye
               zaten birer balık çektik Suat’la. O, eli boş dönmesin diye aldı yanına. Eve götürür, tel dolabının orta yerine
               yerleştirir. Ailece paylaşacak olsalar, bir tadımlık bile düşmez her birine. Bilemedin, kedinin önüne attı-
               rır büyük hanım. Ama balığa çıkan Suat, balıkla dönmüştür eve. Anam bilir niye çıktığımı denize. Bir şey
               söylemeği de Dilâver Hanımlığına yediremez. Balığı attım zaten. Ölü eti ne yapayım. Otelde gülerlerdi tek
               balığı görseler. Hem onlara ne. Gider yatarım. Dertleri künye ise ezbere okurum. Köyün yabancısı olsam
               eski mahalledeki otelin yerini bilir miydim sanki.




          60
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33