Page 26 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 2.Ünite
P. 26
2. Ünite
Hazırlık
1. Bireyin yalnızlaşmasında modern yaşamın etkileri var mıdır? Tartışınız.
2. Kişinin kendini zaman zaman mutsuz hissetmesinin nedenleri neler olabilir? Tartışınız.
ODALARDAN BİRİ
Fenerin ışığı yolun üstüne bir daha düştü; Suat uzaklaşmış bile; tek balığını
5. Metin sallıyor elinde. İstasyona yedi dakikada, evine on dakikada varır. Döndüm. Deni-
ze inen yolun başında ışığın sandalı aydınlatmasını bekliyorum. Sandal çırpıntılı
ışığın içindeyken atıyorum balığı. Küt, kof, katılmış katılığın sesi geliyor. Eve git-
mek uzun sürer. En azından on beş dakika; üşeniyorum. Usanç geldi bu yoldan.
Babam kızmış, kapının sürgüsünü gene sürdürmüştür anneme. Otele gitsem.
Ömrümde giremedim, gıcırtılı, esnedi esneyecek gibi duran kapısından içeri.
Yıllardır da geçerim önünden. Ne zaman gelecektim sanki. Yatağımı, evimi severdim şimdiye kadar;
oda demeli, oda demek daha doğru olur. Odamı, yalnız odamı severdim. Ondan da soğuttular sanki
beni. Garip olacak, kılığım da pek uygunsuz, aldırma. Kapı sürgülü olsa bile bodrum penceresinden
girerdim. O da olurdu. Otel, oteli denemeli. Yeni bir oda görürüm, sırası gelmişken... Param var. Nü-
fus cüzdanım yanımda değil. O gerekli sanırım. Adama, Sarıkumluyum da diyemem, evine gitseydin
der, inanmaz da kapının sürgülenmesi hikâyesine, kuşkulanır, inansa bile bir türlü, otelin önünden
geçemem bir daha. En iyisi açıkça yanıma almadım, demek. Balığa çıktık derim. Lâf olsun diye zaten
birer balık çektik Suat’la. O, eli boş dönmesin diye aldı yanına. Eve götürür, tel dolabının orta yerine
yerleştirir. Ailece paylaşacak olsalar, bir tadımlık bile düşmez her birine. Bilemedin, kedinin önüne
attırır büyük hanım. Ama balığa çıkan Suat, balıkla dönmüştür eve. Anam bilir niye çıktığımı denize.
Bir şey söylemeği de Dilâver Hanımlığına yediremez. Balığı attım zaten. Ölü eti ne yapayım. Otelde
gülerlerdi tek balığı görseler. Hem onlara ne. Gider yatarım. Dertleri künye ise ezbere okurum. Köyün
yabancısı olsam eski mahalledeki otelin yerini bilir miydim sanki. Gideceğim. Amma da çabuk yürü-
müşüm. Gömlek sırtıma yapışıyor. Yıvışık bir ter sırtımın ortasından belime iniyor. Geldim. Eski mahal-
lede oturmadığımıza göre adam belki de tanımaz beni. Neyse ne, gireceğim. Birden bütün yıldızlar
dökülüyor. Kapının önü karanlık; yelle birlik yıldız kokusunu sokuyorum içeri, farkındayım. Kapıyı bu
58