Page 11 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 1.Ünite
P. 11
GİRİ
2. Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki cümlede altı çizili birleşik kelimelerin bitişik veya
ayrı yazılma nedenlerini belirtiniz. Metinden buna benzer örnekler bulunuz.
Ruh durumlarına eşlik eden bu belirtiler, söz konusu kimselere çok vakit hiçbir yarar sağlamadığı
gibi, içlerinden geçenleri başkalarından gizlemek istiyorlarsa, bu isteklerine aykırı düşer.
3. Aşağıdaki parçada yazımı yanlış olan kelimeleri bulunuz. Bulduğunuz kelimelerin altını çiziniz.
Bu konuşma onun yüreğine büs bütün derd ekmişdi. Yüreğinin orta yerine taş gibi ağır birşey
oturdu. Gözlerini ta uzaklara Dağların tepelerine dikti. Bu Dağların ardına inmeğe hazırlanan Gü-
neş, uçuşan Tarla Kuşlarının kanatlarını allı penbeli renglere boyuyordu. Gözlerini gök yüzünün
sonsuzluğuna dikince gönülü ferahladı. Tulumunun cebinden çıkardığı eski bir gasteye daldı.
Kendini bu düşüncelerin elinden kurtarmak için gasteden bir kaç yazı okudu.
OKUYUNUZ
Peyami Safa’nın aşağıda bir parçası verilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu isimli romanını okuyu-
nuz. Kitapta psikolojik unsurların roman kahramanının anlaşılmasına yaptığı katkıyı sınıfta sözlü
olarak paylaşınız.
Nüzhet bana yalan söyledi.
Dünyanın hiçbir Nüzhet’i yalan söylememelidir.
Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve al-
datmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu ve bir yalan söylen-
diği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey
isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir
saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parça-
ya ayrılmalıdır filân… Zavallı mürahîk…
Nüzhet bana yalan söyledi.
Ah ben ruhumun içindeki o ikinci ruhu bilirim, es-
rarı gören gözleriyle ve esrarı duyan kulaklarıyle her
şeyi sezer ve bana sezdirir ve beni aldatamaz, ah,
içim beni aldatmaz.
Ben o gün odaya girer girmez her şeyi sezdim. Ay-
nalı dolap kapısının gıcırtısı, Nüzhet’in dizleri ve Nu-
refşan’ın gözleri bana üç münâdi gibi haykırdılar.
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o
da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın du-
varlar örsün, altında kalan hakikat bir ince
iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, her-
hangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bil-
dirir: “Buradayım!” der.
Nüzhet bana yalan söyledi.
21