Page 24 - Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 11 | 2.Ünite
P. 24
2. Ünite
Hasta olan kimse tek başına bırakılmaz, herkes elinden geldiğince birbirine destek olurdu.
Cenaze defin işlerinde mahalleli dayanışma örneği gösterir, birbirlerine kenetlenirdi. Cenaze evi-
ne önce kıble tarafındaki komşusundan başlayarak on gün boyunca yemek getirilirdi. Komşular
yüksek sesle konuşmaz, eğlenip gülmez, cenaze evinin acısına ortak olurdu. Doğum ve ölüm
esnasındaki bu gelenek bugün de devam etmektedir.
Osmanlı’da eve gelen misafir en güzel şekilde ağırlanır, onlara ikramlarda bulunulurdu. Ev
sahibi misafirini kapıda karşılar, her iki taraf da ellerini kalplerinin üzerine götürüp öne doğru
eğilerek selamlaşırlardı. Misafir yolcu edilirken de dış kapıya kadar uğurlanırdı. Türk milletinin
misafirliğe yüklediği anlam ve verdiği önem günümüzde de geçerliliğini sürdürmektedir.
Osmanlılar zamanında dinî bayramlar mahallede şenlik havasında kutlanırdı. Bayram sü-
resince herkes yeni elbiselerini giyer, ev ve dükkânlar işlemeli kumaşlar ve çiçeklerle süslenirdi.
Ziyafetler ve ziyaretler, Osmanlı’nın sosyal hayatına renk katardı. Bayram geceleri minareler
ışıkla donatılır, havai fişekler atılır, kayık gezintileri yapılırdı. Günümüz Türk toplumunda bay-
ramlar, sevinçlerin paylaşıldığı, çocukların sevindirildiği ve büyüklerin gönüllerinin fethedildiği
özel günler olarak devam etmektedir.
Osmanlı Toplumunda Yemek Kültürü, Eğlence ve Festivaller
Osmanlı Devleti’nde halk genellikle boza, şıra, şerbet ve süt gibi içecekleri içer, sofralarda
ekmek ve pide eksik olmazdı. İstanbul’un kaliteli unlarından yapılan ekmekler ise dünya çapın-
da bir üne sahipti.
Koyun eti, en beğenilen lezzetli yiyeceklerin başında gelirdi ve yemeklerin yanında pilav da
tüketilirdi.
Evliya Çelebi, Bursa’daki Sultani Çar-
şısı için “Pirinç Hanı yakınındaki Kebapçı-
lar Çarşısı çok güzel bir yerdir.” demiş ve bu
şehre mahsus Hoşafçılar Çarşısı’ndan bah-
setmiştir. Yemiş satan Kayağan Pazarı’ndaki
dükkânların meyve dalları ile süslendiğini
söyleyen Evliya Çelebi, Ulu Cami dibindeki
Emir kahvesinin meşhur olduğunu ve bura-
ların birer arifler mektebine döndüğünü ifa-
de eder.
Saray ve konaklarda pişen nefis ve lez-
zetli yemeklerden dolayı, İstanbul Mutfağı
dünya çapında bir ün kazanmıştır.
Saraydaki düğünlere devlet erkanı, ya-
bancı davetliler, ulema ve halk da katılabi-
lirdi. Düğüne katılanlar hiyerarşik bir düzen
içerisinde oturur, düğüne katılan herkese
güzel bir ziyafet verilirdi.
Lala Mustafa Paşa’nın verdiği ziyafeti
tasvir eden minyatür (Görsel 2.24) İstanbul
mutfağının zenginliğini göstermektedir.
Minyatürlerden ve Surnamelerden de
anlaşılacağı gibi saray düğünü ve şenlikle-
rinde; ekmek (nan), çörek, poğaça, börek,
pilav, kebap, şiş kebabı, tutmaç, çorba, ör-
dek, kaz, tavuk çevirmeleri ve kızartmaları
ile balık gibi yemekler yenilirdi. Tatlı olarak
aseli, zerde, güllaç, helva, hurma, muhalle-
bi ve baklava; içecek olarak da şerbet, üzüm
suyu, boza, kahve vb. tercih edilirdi. Görsel 2.24
Lala Mustafa Paşa’nın verdiği ziyafet minyatürü (Mustafa Ali)
88