Page 22 - Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 11 | 2.Ünite
P. 22

2. Ünite


                    Vakfın işleyişi şerî hukuk kurullarına göre düzenlenir ve         BİLGİ NOTU
               vakıf  idareleri  devlet  tarafından  teftiş  edilirdi.  Vakıfları  kadı-
               lar teftiş eder, bu yetkiye de nezaret denilirdi. Vakıf hukuku-        II. Mahmut Döne-
               na göre bir kişi vakıf eser için harcadığı parayı geri alamaz ve   mi’nde kurulan Evkaf-ı
               bağışladığı mal üzerinde mülkiyet hakkı iddia edemezdi. Vakıf     Hümayun Nezareti (Vakıflar
               malı satılamaz ve miras bırakılamazdı.                            Bakanlığı) ile bütün vakıflar
                    Osmanlı Devletinde toplumsal yardımlaşma ve dayanışma-       tek bir çatı altında toplan-
               ya çok büyük önem verilirdi. Bu nedenle Osmanlı’da yardımlaş-     mıştır.
               ma ve dayanışmayı sağlayacak kurumlar oluşturulmuştur. Bu
               kurumlardan biri olan bîmaristan, İslam dünyasında klasik hastanelerin genel adıdır. Osman-
               lılarda hastaneler için daha çok darüssıhha, şifahane, bimarhane, tımarhane ve dârüşşifa (şifa
               bulunan yer) kelimeleri kullanılmış, bîmaristanlarda diğer hastalarla birlikte akıl hastaları da
               tedavi edilmiştir.
                    XIX. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı Devleti’nde de Avrupa’dakine benzer modern has-
               taneler yapılmaya başlanmış, ilk modern sivil Osmanlı hastanesi Sultan Abdülmecit’in annesi
               Bezmi Âlem Valide Sultan tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. 1899’da da ilk modern çocuk
               hastanesi olarak Hamidiye (Şişli) Etfal Hastanesi açılmış, günümüzde ise bîmaristanların yaptığı
               görevleri, devlet hastaneleri üstlenmiştir.
                    Toplum  yararına  yapımı  gerçekleştirilen  kuruluşlardan  bir  diğeri  de  imarethanelerdi.
               İmarethaneler,  Osmanlı’da  fakirlere ve  medrese  talebelerine  sıcak  yiyecek  dağıtmak  amacıyla
               yapılan hayır kurumlarıydı. En bilinen imarethaneler ise Fatih ve Süleymaniye külliyelerindeki
               imarethanelerdi. Bu imarethanelerde şehirdeki fakirlerin yanı sıra misafirler de ücretsiz olarak
               yemek yiyebiliyorlardı.
                    II. Meşrutiyet Dönemi’nde ikisi hariç bütün imarethaneler kapatılmış, imarethanelerin ka-
               patılmasının yanlışlığı ise sonradan anlaşılmıştır.
                    Günümüzde vakıfların desteğiyle fakir ve muhtaçlara sıcak yemek dağıtan imarethaneler,
               eski görkeminden uzak bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
               Osmanlı Devleti’nde Günlük Hayat

                    Osmanlı Devleti, toplumsal yapısını insan ve adalet üze-          BİLGİ NOTU
               rine  inşa  etmiştir.  Şeyh  Edebali’nin  “İnsanı  yaşat  ki  devlet   Osmanlı’da kadın ai-
               yaşasın.”  sözleri  yöneticilere  yön  vermiş,  Müslüman  Osmanlı   leyi ayakta tutan en önemli
               toplumunda  mahalle  “Komşusu  aç  iken  tok  yatan  (gerçek)     unsur, çocuk bakımı ve ter-
               mümin değildir.” anlayışı üzerine kurulmuştur.                    biyesi konusunda da en et-
                    Osmanlı’da günlük  hayat erken saatlerde başlar, esnaf ve    kin kişiydi. Kadın evde söz
               zanaatkârlar dükkanda, müderris (öğretmen) ve öğrenciler okul-    sahibiydi. Bugün hâlâ top-
               da, asayişi sağlayanlar ile pazar yerlerini denetleyen görevliler gö-  lumda kullanılan “Osmanlı
               revlerinin başında olur ve işlerini layıkıyla yapmaya çalışırlardı.   kadını” ve “Ne Osmanlı bir
                    Osmanlı toplumunda kadın, toplumsal hayatın bizzat için-     kadın” gibi deyimler, böyle
               de görev alarak ekonomiden mülk alım satımına, dokumacılık-       bir kadın imgesi sonucunda
                                                                                 oluşmuştur.
               tan ev işlerine kadar değişik alanlarda varlığını göstermiştir.
                    Osmanlı  Dönemi’nde  dinî  bayramlar,  geleneksel  şenlik-
               ler  ve  Amin  Alayı  gibi  özel  günler,  mahalle  hayatının  durağanlığına  hareketlilik  getirmiştir.
               Çocukların okula başladıkları gün yapılan törene Amin Alayı denmiş, bu törende mahallenin
               hocası tarafından dualar okunmuş ve davetlilere ikramlarda bulunulmuştur.
                    Günümüzde de dinî bayramlar, düğünler, güreş ve geleneksel şenlikler toplumumuz tara-
               fından büyük bir heyecanla beklenmekte ve bu etkinlikler toplumsal dayanışmayı sağladığı için
               sahiplenilerek devam ettirilmektedir.
                    İstanbul Sefiri Montagu’nun (Montegü) eşi olan  Lady Montagu (Leydi Montegü), 1717 yılında
               Osmanlı  Devleti’ni  ziyaret  etmiştir.  Edirne’de  Sultan’a  ait  bir  konakta  kalan  Lady  Montagu,
               kaldığı  konağın  özelliklerine  dikkat  çekerek  “Türkiye’de  evlerin  hepsi  genellikle  iki  kısımdan
               ibarettir. Aralarında gayet dar bir geçitle bağlantı vardır.” demiş, haremle selamlık bölümünün
               bir geçitle bağlandığını belirtmiştir.




                                                            86
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27