Page 15 - Felsefe 11 | 5.Ünite
P. 15
5. ÜNİTE 20. Yüzyıl Felsefesi
Mantıkçı Pozitivizm ve Metafizik Bilgi Sorunu
20. yüzyılın başlarında Viyana’da Moritz Schlick öncülüğünde aralarında Carnap ve Whitehead’in de
bulunduğu bazı bilim insanları bir araya gelerek mantıkçı pozitivizm akımını oluşturmuşlardır.
“Viyana Çevresi” olarak da mantıkçı pozitivistler, temelde bilimsel bilgilerin, gözlemlenebilir olgu durum-
larına dayanan basit mantıksal önermelerle kurulması gerektiği fikrinde birleşirler. Olgu durumlarını işaret
etmeyen ifadelerin anlamsız olduğunu ileri sürerek deney ve gözlem alanının dışında kalan yani doğru-
lanması mümkün olmayan dilsel-mantıksal önermelerin anlamsız olduğunu belirtirler. Dolayısıyla mantıkçı
pozitivistlerin üzerine yoğunlaştığı alan dil ve mantık alınıdır. Ele alınan problem önermelerin anlam soru-
nudur. Yapılmak istenen ise deney ve gözlem alanıyla doğrulanması mümkün olmayan metafizik önermeleri
diğer önermelerden ayırmaktır.
Mantıkçı pozitivistlere göre metafiziksel önermeler anlamsızdır. Onlar için bir önermenin doğrulanabilir
olması, o önermenin yanlış ya da doğru olduğunun ortaya konması demektir. Doğrulanabilir önerme, olgusal
olarak üzerinde deney yapılmaya uygun önermedir. Metafiziksel önermelerde buna imkân yoktur, onun için
anlamsızdır. Mantıkçı pozitivistlerden Rudolf Carnap, metafiziksel önermelerin sözde önermeler olduğunu
ileri sürmüştür. Örneğin “Ruh ölümsüzdür ve bulunduğu beden çürüyünce diğer bir bedene geçer.” önermesi
düşünüldüğünde ruhun varlığı ve bedenler arası geçişi fikri deney ve gözlemle ispatlamaya olanak vermediği
için bu önerme metafizikseldir.
Mantık ve matematiğin önermeleri metafiziksel değildir. Her ne kadar onlar olguya dayanmasalar da
mantıksal ilke ve kurallar çerçevesinde doğru veya yanlışlıkları ortaya konabilmektedir.
=
METAFİZİK ÖNERME SÖZDE ÖNERME
Mantıkçı pozitivizmin benimsediği bilim görüşü, pozitivizmin de ileri sürdüğü tümevarım yöntemine
dayanır. Günümüzde klasik bilim görüşü olarak da bilinen bu görüşte bütün bilimler birbirleriyle ilişkilidir.
Olgular üzerinde yapılan deney ve gözlemlerle bilim birikimsel olarak ilerler. Bilim insanının çalışmaları so-
nucunda ortaya çıkan ürün (bilimsel yasa), olguya dayanarak mantıksal ve dilsel olarak doğrulanabilir genel
bir önermedir. Bu görüş ürün odaklıdır. Felsefe görüşlerinde ise felsefeye, bilimsel bilgi alanlarında ortaya
çıkan bilgilerin anlamlarını açığa çıkarma görevi verilmiştir. Felsefe, onlara göre bu ilişkileri dilsel ve man-
tıksal açıdan çözümlemeyle uğraşmalıdır ve metafiziksel önermeleri içeren boş tartışmalardan kaçınmalıdır.
Mantıkçı pozitivizmin ve onun temelinde olan pozitivizmin bilim görüşünü eleştiren düşünürlerden biri
Thomas Kuhn’dur. O, bilimsel etkinliğin tarihsel arka planına dikkat çekerek bilimsel kuramın oluşum saf-
halarını ele almış ve klasik bilim görüşünü derinden sarsmıştır.
Bilimi, bilim insanlarının etkinliği olarak düşünen Kuhn; onun toplumsal ve kişisel değer yargılarından
arınık olmadığını savunur. Ona göre bilimsel anlayış, bilimin tüm süreçlerini içermelidir. Bilimi, kendini
meydana getiren değerlerden bağımsız olarak düşünmek bir hatadır.
Kuhn’un eleştirilerindeki kilit kavram “paradigma”dır. Paradigmayı, bilim insanlarının paylaştığı ortak
değerleri işaret etmek için kullanır. Paradigmalar, ortaya çıkan yeni anlayış ve gelişmeler doğrultusunda de-
ğişebilir. Örneğin Aristoteles’in fizik alanındaki görüşleri bir zamanların paradigmasıdır ve Newton’a kadar
da bu paradigma geçerli olmuştur. Dolayısıyla ona göre pozitivizm ve mantıkçı pozitivistler yanılgı hâlinde-
dir. Bilim, paradigmaların değişimiyle sıçramalar yaparak ilerler.
131