Page 21 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 6.Ünite
P. 21
TİYATRO
ZİBA DUDU (Entarisinin ön eteğiyle başını örtmüş olduğu hâlde Ebüllâklâka’nın elini öper.) – Amanın efendim,
güvey olacak şu herif, isteye dileye aldığı hanımı şimdi istemiyor. Bütün saçını başını yoldu. O şöyle
dursun, yenge kadınla bana bir etmediği edepsizlik kalmadı. Size nakletmeye utanıyorum.
EBÜLLÂKLÂKA (Müştak Bey’e) – Vay namussuz vay!
MÜŞTAK BEY – Efendim, kerem ediniz, bendeniz de bildiğim kadar hakikati size anlatayım.
EBÜLLÂKLÂKA – Sen sus, sefih! Kadın ninen gibi biçare hatun yalan mı söyleyecek?
ZİBA DUDU – Efendim, bu kızı mutlaka almalıdır.
EBÜLLÂKLÂKA – Almalı ya! Almazsa, ırzına leke sürmüş demek olur (Mahalleliye) Öyle değil mi, kom-
şular?
MAHALLELİ – Hay hay!
MÜŞTAK BEY – Alamam, efendim! Bunda bir yanlışlık var. Zira bana nikâh ettiğiniz kız bu değildir. Bunun
küçüğüdür. Ben onu isterim.
EBÜLLÂKLÂKA – Hayır, sana nikâh ettiğim büyük kızdır.
MÜŞTAK BEY – Değildir.
EBÜLLÂKLÂKA – Vay! Sen beni de yalancı çıkarıyorsun ha? Bu ne yüzsüzlüktür.
BATAK ESE – Efendi, biliyo musunuz ki, ben bunun daha bilmen nelerini bilürün. Durun, size deyive-
reyim. Bekçi olduğumdan için geceleri mahallede dolanırken buna çat pat çak sokak ortasında irast
geliyorun. Bir kere kendiciğine “nereden geliyosun” diye soracak oldum. Bana ne garşuluk virse iyu,
“Taratordan geliyon” demesin mi? Bu, beni maskaralığa alma değil de ne demektir? Bakın şu ahmağa!
MÜŞTAK BEY – Vay ferâsetli adam vay!
BATAK ESE – Feres atlı adam sensin, ulan hayvan! Bana ne kötü ilâf söyleyip durma. Şimdi sana fan fin
demeyi gösterirün!
EBÜLLÂKLÂKA – Bu herif hem edepsiz, hem deli.
BATAK ESE – Benim aklıma kalırsa hem hapishaneye koymalı, hem tımarhaneye.
EBÜLLÂKLÂKA – Bana danışırsanız, her şeyden evvel edepsiz ilâmı alalım da bir daha mahallede oturt-
mıyalım. Artık istemeyiz!
MAHALLELİ – İstemeyiz!
Ebüllâklâka önce Müştak Bey ile Sakine Hanım’ın nikâhını kıydığını söyler. Araya giren Hikmet Bey,
imama Müştak Bey’in aslında Kumru Hanım’ı sevdiğini ve onunla nikâhlandığını zannettiğini ifade
eder. Bunun üzerine yanlışlığın düzeltilmesi için imama kimseye belli etmeden para verince imam
söylediklerinden vazgeçer. Ebullâklâka, durumu daha önce yanlış anladığını söyleyip Müştak Bey’i
yaşça büyük değil boyca büyük kardeşle nikâhladığını mahalleliye açıklar. Mahalleli yapılan açıkla-
madan hoşnut olur ve Müştak Bey Kumru Hanım’a kavuşur. Mahalleli damadı tebrik eder. Sorunun
çözülmesi herkesi memnun eder. Ancak Kumru Hanım sessizce ağlamaktadır. Bu mutlu anda onun
üzüntüsüne anlam veremeyen Müştak Bey şaşırır.
Aşağıda, Kumru Hanım’ın üzüntüsünün nedenini anlatan ve Hikmet Bey’in gelin ile damadın ya-
nından ayrılmadan önce Müştak Bey’e yaptığı uyarıların yer aldığı bölümleri okuyacaksınız.
SEKİZİNCİ FIKRA
Müştak Bey, Hikmet Efendi, Ziba Dudu
Habbe Kadın, Kumru Hanım, Ebullâklâka,
Batak Ese, Atak Köse, Mahalleli
HABBE KADIN (Kumru Hanım’ı bir hâlde getirir ki, kâh ağlar gibi gözlerini oğuşturur, kâh bir eliyle yüzünü kapa-
yıp parmaklarının arasından yan yana Müştak Bey’e bakar.) – İşte efendim, asıl gelin hanım!
EBÜLLÂKLÂKA (Habbe Kadın’a) – O neye ağlıyor? Sakın damat beyimizi istememezlik etmesin?
HABBE KADIN (Kumru Hanım’la kulak kulağa fısıldaştıktan sonra) – Efendim, ağlamasının sebebini sordum,
anladım. Öyle, zannettiğiniz gibi değilmiş.
EBÜLLÂKLÂKA – Eyy, nasılmış?
HABBE KADIN – Ah, zavallı dertli tazecik! Evveli damat beye varamadım diye kahrından pek çok ağla-
233