Page 149 - MÜZE EĞİTİMİ (seçmeli 9,10,11 ve 12. sınıflar)
P. 149
MÜZE EĞİTİMİ MÜZE EĞİTİMİNİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ
Birinci Dünya Savaşı döneminde, aksayan eğitimin yarattığı boşluğu müzeler doldurmuş; eğitim gören
öğrenciler için önemli bir rol oynamıştır.
Amerika’da 1920-1930 yılları arasında müzelerin nesnelere sahip olmanın, onları korumanın ve ser-
gilemenin yetmediği müze eğitiminin bir alan olarak kabul edilmesi öngörülmüş, bu konuda önemli
girişimlerin gerekli olduğu anlaşılmış ve müzede eğitimin özel bir uzmanlık gerektirdiği düşüncesiyle
müzelerde eğitim bölümleri oluşturulmaya başlanmıştır.
ICOM; müzelerin eğitim işlevine büyük önem vermiş ve 1951’de UNESCO ile iş birliği içinde müzelerin
eğitimdeki rolünün vurgulanması ve yaygınlaştırılması için uluslararası boyutta bir kampanya başlat-
mıştır.
1962’de Amerikan Müzeler Birliği (AAM-American Association of Museums), müzelerin eğitim kurumu
olduğu fikrinden yola çıkarak yeni bir müzecilik anlayışı üzerine devrim niteliğinde fikirler oluşturmuştur.
Müzelerin bilgi aktarma işlevinin gerekliliği bu fikirlerin temelini oluşturmuştur. Bu nedenle müzelerin
kendi bünyesindeki örgütlenmeyi yeniden yapılandırması gerekli görülmüştür. Müzenin; bir program
ya da etkinlik oluştururken yeni yapılanma kapsamında ziyaretçiyi merkeze alarak etkinliği tasarlaması,
toplumun yapısına ve ziyaretçi profiline göre yeni yöntemler geliştirmesi, yeni iletişim örnekleri bulması
gerekmiştir. Bununla birlikte müzelerde eğitim veren kişilerin gerekli akademik bilgi, donanıma sahip
olması ve ziyaretçilerle iletişimde de başarılı kadroların bulunması önemsenmiştir.
1970’lerde eğitimin neden ve niçin edinildiğini sorgulayan, sosyal adaleti önemseyen, bireylerin kapa-
siteleriyle ilgilenen, eşitlikler üzerine temellenen, sorunları tüm yönleriyle irdeleyen eleştirel pedagoji
gündeme gelmiş; müze eğitimi de bu doğrultuda genişleyerek müzelerde farklı etkinlikler ortaya çıkma-
ya başlamıştır.
1974 yılında Kopenhag’da gerçekleştirilen ICOM 11. Genel Konferansı’nda müze tanımı şu şekildedir:
“Müze, toplumun ve gelişiminin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevreye dair tanıklık
eden malzemeler üzerine araştırma yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve inceleme, eğitim ve
zevk alma amacıyla sergileyen, kâr amacı gütmeyen, sürekliliği olan bir kurumdur.”
Eğitimin, devlet kurumları tarafından ve belli bir yaş ile sınırlandırılmasının yeterli olmadığı yaşam boyu
çevresel faktörlerin etkisiyle devam ettiği görüşü 1950’lerden sonra gündeme gelmiş ve bu görüş kabul
edilmiştir. 1980’lerde “yaşam boyu öğrenme” görüşü yaygınlaşarak yetişkinlerin eğitim alabilecekleri
kurumlar arasında müzeler de yer almıştır.
Müze eğitimi, tüm bu gelişmelerle ayrı bir uzmanlık alanı olmuş; bu konuda pek çok ülkedeki üniversi-
telerde müzecilik ve müze eğitimi formasyonu veren bölümler açılmıştır. Müze eğitimi almış uzmanlar,
müzelerin eğitim bölümlerinde çalışmaya başlamışlardır. Yaşanan bu gelişmeler sonrasında müzelerde
de farklı yapılanmalar ortaya çıkmıştır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde müze eğitimi sanat ta-
rihi, arkeoloji ve tarih bölümlerinin gönüllü üyeleri ile yürütülürken 1960’larda müzecilik yüksek lisans
eğitimi görmüş müze eğitimcilerinin kadrolara alınmasıyla müzelerde eğitim bölümleri oluşturulmuştur.
Müze eğitiminin bir uzmanlık alanına dönüşmesiyle müzelerin koleksiyonlarındaki zenginlik artmış, mü-
zelerin toplumsal işlevleri ön plana çıkmış, müzeler daha erişilebilir hâle gelmiştir.
2000’li yıllarda müzeler; yaygın, örgün ve yaşam boyu öğrenme yoluyla eğitim sağlamıştır. Aynı zaman-
da müzeler; sergilenen nesneler karşısında ziyaretçilerin tutum, ilgi, beğenme, inanç gibi değerlerinin
üzerine inşa edecekleri etkili ve duygusal bir deneyime ulaşmalarını amaç edinmiştir. Bu yeni bakış açısı
müzelerin geleneksel edilgen ziyaretçi anlayışının tersi bir durumdur. Müze eğitimi; ziyaretçi odaklı,
katılımcı ve etkileşimli bir sürecin içinde gelişimini sürdürmeye devam etmektedir.
147