Page 130 - GENEL SANAT TARİHİ 9
P. 130

GENEL SANAT TARİHİ

          Fatih  ilçesinde  Saraçhane’de  yer  alan  Bozdoğan  Su  Kemeri,  tamamı  250  km  civarında    bir  su
          taşıma  sisteminin  parçasıdır.  Antik  Dönem’in  en  büyük  su  kanalı  tesislerinden  olan  kemer,
          Konstantinopolis’in toplam 1 milyon metreküp olan su depolarını doldurmaktaydı. Toplam 86 gözü
          olan kemerin duvar kalınlığı yaklaşık 5.65 m’dir. Bazı kısımlarda tek, bazı kısımlarda iki katlı olan su
          kemerinin 1509 depreminde yıkılan bölümüyle birlikte uzunluğu 971 m’dir. İlk çağlarda İstanbul’un su
          ihtiyacı, sarnıçlarla (Sarnıç: Yağmur suyu biriktirmeye yarayan kâgir yer altı deposu) sağlanmıştır.
          İstanbul’daki sarnıçlar kente gelen suyu barındırma görevi görürdü. Sarnıç; kare ya da dikdörtgen
          planlı, üstleri kemerler ve tonozlarla örtülü tesistir. İstanbul’daki kapalı sarnıçların içinde en büyüğü
          ve en ünlüsü 532 yılında İmparator Justinianus (Justinyanus) tarafından inşa ettirilen Sultanahmet
          Meydanı’ndaki Yerebatan Sarnıcı’dır (Görsel 5.54). Sarnıç; uzunluğu 140 m, genişliği 70 m dikdörtgen
          biçimde bir alanı kaplayan dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen sarnıcın içerisinde
          her biri 9 m yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 m aralıklarla dikilen bu sütunlar
          her sırada 28 tane 12 sıra meydana getirir. Yapının sütunları ve başlıkları devşirmedir. İstanbul’da
          kapalı sarnıçların yanı sıra açık su hazneleri de bulunmaktadır. Bunlar kent dışından gelen suları
          toplama havuzudur. Buralarda biriken su, kente basınçlı olarak dağıtılmaktadır. Tümüyle Roma inşa
          tekniğine göre yapılmış olan bu açık hazneler son derece sağlam ve büyük havuzlardır.





















           Görsel 5.54: Yerebatan Sarnıcı, İstanbul     Görsel 5.55: Hipodrom (temsilî çizim)
                                 Bizans  Dönemi’nde  İstanbul’un  çeşitli  yerlerinde  dikilmiş  anıtlar  da
                                 bulunuyordu. Bunların en önemlilerinin bulunduğu Hipodrom, kentin eğlence
                                 ve  siyaset  merkezi  olması  yanında  politik  mücadelelerin  yapıldığı  yerdir
                                 (Görsel  5.55).  Hipodrom,  Sultan  Ahmet  Camii  ile  Adliye  Sarayı  arasındaki
                                 düzlükte uzanan “U” biçiminde bir saha idi. Anıtlar, ortada yer alan ve “Spina”
                                 adı verilen bir eksenin üzerinde sıralanırdı. Burada yer alan Dikilitaş (Obelisk),
                                 meydanın simgesi olmuştur (Görsel 5.56). Bu anıt aslında bir Mısır yapıtıdır
                                 ve  MÖ  1600  yılında  Firavun  Tutmosis  adına  Karnak’ta  dikilmiştir.  Mermer
                                 bir kaidenin üzerindeki dört bronz ayağa oturmaktadır. Kaidenin dört yüzü
                                 de kabartmalarla kaplıdır. Bu kabartmalarda I. Theodosius, oğulları, karısı
                                 ve yardımcıları, hipodrom sahneleri, anıtın dikilişini gösteren tasvirler yer
                                 almaktadır.

                                 Anıtın kaidesinde biri Latince, biri Grekçe olmak üzere iki kitabe vardır.
                                 Latince  kitabede  anıt  kendi  ağzından  konuşur,  dikiliş  nedenini  ve    kaç
                                 günde  dikildiğini  anlatır:  “Önceleri  direnmiştim  fakat  yüce  efendimizin
                                 buyruğuna itaat ederek ezilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam
                                 için gerekli her şey, Theodosius ve onun kesintisiz devam eden sülalesine
          Görsel 5.56: Theodosius  boyun  eğdi.  Bana  da  galebe  çalındı  ve  Proklos’un  idaresinde  30  günde
           Obeliski (Dikilitaş), İstanbul
                                 dikilmeye mecbur edildim.”

          128
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135