Page 26 - ÇALGI EĞİTİMİ NEY 9
P. 26

Çalgı Eğitimi Ney


                                                                       Semâhaneye  önce  “neyzenba-
                                                                 şı” ve “kudümzenbaşı” ile diğer mü-
                                                                 zik topluluğu üyeleri (mutrip heyeti),
                                                                 daha sonra “semâzenbaşı” ve semâ-
                                                                 zenler (semâ heyeti), son olarak da
                                                                 “şeyh  efendi”  veya  “postnişin”  ola-
                                                                 rak anılan manevi yol gösterici gelir.
                                                                 Şeyh postunu (kırmızı postu) selam-
                                                                 layarak yerlerini alırlar.

                        Görsel 1.26: Sultan Devri veled
                  Hz. Mevlânâ’nın makamını temsil eden bu post, MevlevÎlerce kutsal sayılır
            ve posta asla sırt çevrilmez. Semâya katılacaklar ve semâyı izleyeceklerden olu-
            şan topluluk; beraberce vakit namazını kılar, tespih çekip dua eder. Sonra Şeyh
            Efendi veya onun görevlendirdiği bir kişi, Mesnevi’den beyitler okur. Bundan son-
            ra Hz. Peygamber’e övgü (naat) yer alır. Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi’nin rast
            makamından bestelediği bu naat, peygambere saygı gereği ayakta ve saz eşliği
            olmadan bir naathan tarafından okunur. Naatten hemen sonra birkaç kudüm dar-
            bı duyulur. Bu kudüm darbı, Allah’ın (C.C.) kâinata “Kün!” (Ol!) emrini sembo-
            lize eder. Neyzenbaşı, kudüm darbı ile icra edilecek ayinin makamından bir ney
            taksimine başlar. Ney taksimi, Allah’ın (C.C.) kâinata can vermek için üflediği
            “nefha-yı ilahiyye”yi (ilahi nefes) temsil eder. Taksimin son bulmasıyla birlikte
            çalgı topluluğu, törenin peşrevini icraya başlar; Şeyh Efendi ve semâzenler de
            aynı anda ellerini hızla yere vurup ayağa kalkar. “Diriliş”i temsil eden bu vuruşa
            “darb-ı celalî” denir. Daha sonra başta Şeyh Efendi, sonra semâzenbaşı ve sı-
            rayla diğer semâzenler; sema meydanında sağdan sola doğru üç turdan oluşan
            dairevi bir yürüyüşe başlar. Mevlevîlik tarikatının kurucusu Hz. Mevlânâ’nın oğlu
            Sultan Veled adına yapılan bu yürüyüşe “devriveledî” denir. Kırmızı postun ucun-
            dan başlayan hayalî bir çizgi, semâ meydanının sonuna kadar uzanır; meydanı
            görünen ve görünmeyen âlemi temsil eden iki yarım daireye böler. Bu görünmez
            çizgiye “hatt-ı istivâ” denir. “Yüce Yaratıcı’ya ulaştıran en kısa yol”u temsil eden
            bu çizgi, Mevlevîlerce kutsal sayılır ve asla üzerine basılmaz. Kırmızı postun önü-
            ne gelen semâzen; posta sırt çevirmeden ve hatt-ı istivâ’ya basmadan dönerek
            karşıya geçer, arkasından gelen semazenle yüz yüze gelir. Bir an göz göze gelen
            iki  semâzen,  aynı  anda  birbirlerine  eğilerek  baş  keser  (selam  verirler).  Semâ
            meydanının diğer tarafında hatt-ı istivâ hizasına gelen semâzen de hatt-ı istivâyı
            selamlayarak üzerine basmadan karşıya geçer. Devriveledî esnasında şeyh pos-
            tu önünde gerçekleşen bu karşılaşma ve selamlaşmaya semâ törenine de adını
            veren “mukabele” denir. Semâzenin en üste giydiği siyah renkli hırka, nefsinin
            mezarını; keçeden yapılmış “sikke” denen başlık, nefsinin mezar taşını; “tennu-
            re” denen beyaz elbise, nefsinin kefenini sembolize eder.
                  Kudümzenbaşının üç turun tamamlanıp “devriveledî”nin bittiğini ikaz eden
            vuruşları ile mutrip heyeti icra etmekte olduğu peşrevi hemen keser. Neyzenbaşı
            kısa bir taksim yapar. Bu arada yerlerini alan semazenler de hırkalarını çıkarıp
            kollarını omuzlarına çapraz bağlarlar. Semâya başlarken semâzenlerin hırkalarını
            çıkarması manen hakikate doğmayı temsil eder. Kolların omuza çapraz bağlan-
            ması ise “bir” rakamını temsil eder.


         24
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31