Page 155 - Öğretim Programı Okuryazarlığı Öğretmen Rehber Kitabı
P. 155

EK 2: Türk Dili ve Edebiyatı 10  (Anı) Ders Planı Örneği      Öğretim Programı Okuryazarlığı


                    3.   “Yanık yüzlü, tığ gibi endamlı, ürkütücü ve engin bakışlı, acaba hangi masaldaki kahraman bize o sabah
                       görünen Mustafa Kemal kadar güçlü olmuştur.” cümlesinde yazar anlatım biçimlerinden ve düşünceyi
                       geliştirme yollarından hangilerini kullanmıştır?
                    Sonra bizi başka bir odada, büyükçe bir masanın başındaki Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya gönderdi,
                    “-İstanbul’da haber var” dedi. İsmet Paşa ile tanışıklığımız daha eski idi.
                         Bu korkunç yangının başladığı gündür. Eşyalarımızı almak için bile bir daha Kremer Palas’a dönemedik. Ateş
                    büyüdükçe ve sardıkça rıhtım boyu halk kalabalığından kararmağa başladı. Mustafa Kemal’in bu evi bırakarak
                    ya Karşıyaka yahut Göztepe taraflarına gitmesi lâzımdı. Fakat yanına kim girse reddediyordu. Başyaver Salih
                    bize:
                     “- Misafirsiniz, belki sizi paylamaz, bir de siz teklif etseniz…” demişti.
                    Doğrusu bu akıl verme vazifesini üstümüze almak istemedik.
                    Akşam saatleri geldi. Kordon arkası ateş, kordon boyu çığlık içindeydi. Kayıklarla limandaki yabancı zırhlılara
                    koşuşan halkı, merdiven başlarındaki süngülü nöbetçiler geri kovuyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bu
                    sımsıkı, kaçak ve şüpheli insanlarla dolu kalabalığın içinden sıyırıp çıkarmak bir mesele idi.
                    Nihayet Mustafa Kemal karar verdi. Yol açmak için bir büyük kamyonla birkaç otomobili güçlükle kapı önüne
                    yanaştırdılar.
                    Mustafa Kemal İzmir’e girdiği için kendisine evini teklif eden Latife Hanımın Göztepe’deki köşküne gidecekti.
                    Biz de Karşıyaka’da bir eve misafir olacaktık. Mustafa Kemal, asker dolu kamyonun arkasında açık otomobilin-
                 4-DERİNLEŞME  - İşte… İşte o… İşte Mustafa Kemal!... seslerini duyarak geçti, gitti.
                    de, bağırışan, haykırışan, ağlaşan halk arasından:


                    Bir hamle etseler, daracık Rıhtımboyu üstünde Mustafa Kemal’i nefessizlikten boğabileceklerini ürkerek dü-
                    şünüyorduk. Bu dehşet hissi altındaki kalabalığın yılgılığı nedir, onu hiçbir zaman İzmir’in o akşamında olduğu
                    kadar anlamak fırsatını bulamadım.
                    Karargâhlar Bornova köyünde idi. Biz de bir İngiliz evine yerleşmiştik. Akşamları Mustafa Kemal beni ve Ya-
                    kub’u alır, Göztepe’deki köşküne götürürdü. En bahtiyar saatlerimizi orada geçirirdik. Osmanlıcada tahkiye
                    denen bir söz vardır, bu iyi, tatlı ve sürükleyici anlatışta Mustafa Kemal’e yaklaşabilen belki hiç kimse görme-
                    dim. Konuştuğu gibi yazsaydı, büyük bir sanatkâr şöhreti de bırakacağına şüphe yoktu. Naima’nın bir inşa, bir
                    tahkiye tarafı vardır. Mustafa Kemal’in yazısı bu inşaya ve konuşması bu tahkiyeye benzerdi. Eşsiz bir hafızası
                    vardı. Hikâyeleri, renkler ve nüanslarla canlanır, dururdu. Akşamları kumandan ceketini çıkarır, bildiğimiz ke-
                    merli beyaz Rus gömleğini giydiği olurdu. Bu gömlek yakışabilmek için, vücudu ve beli ne kadar ince olmalı idi.

                    4.  Yukarıdaki paragrafta yazar anlatım biçimlerinden hangisini kullanmıştır?
                    O günler, Mustafa Kemal’in bir destan şairinin hayalinde tamamlanabilecek ne eksiği olduğunu düşünüyorum.
                    Geceleri “sevmek mi, acımak mı?” diye bir bahis açar söyler, dinler, sorar, güler veya coşardı. Alayı kuvvetli,
                    hicvi yıkıcı idi.
                    Gündüzleri en ciddî  işleri, ayaküstü, şaka eder gibi bir yapışı vardı. Bunlardan biri İngiliz harp gemilerinin
                    limandan çıkması için ordu kumandanına verdirdiği ultimatomdur. Lâtife Hanıma Fransızcasını yazdırıp, dil
                    meselesi üstünde konuştuğu vakit bir tercüme eğlencesi yaptığı zannedilebilirdi. Bazıları telâş etmişler:
                    - Buraya kadar herşey iyi gitti, şimdi İngiltere ile harbe tutuşacağız, aldıklarımızı da geri vereceğiz, demişlerdi.

                    5.  Metnin dil ve anlatım özellikleri ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

                   “A.4.7. Metnin üslup özelliklerini belirler.” kazanımına yöneliktir. Öğrencinin ana dilde iletişim yetkinliğini geliştirmesi
                   amaçlanmıştır. Öğrencilerden kavram, düşünce, görüş, duygu ve olguları hem sözlü hem de yazılı olarak ifade etme ve
                   yorumlaması beklenmektedir.






                                                                                                         153 153
   150   151   152   153   154   155   156   157   158   159   160