Page 193 - Türkçeyi Etkili Kullananlar
P. 193
Etkinlik
1. Aşağıdaki parçayı okuyunuz. Parçadan hareketle soruları cevaplayınız.
Bey dediği Maarif Müdürü idi. Hayret! O, yine kırmızı çuha kaplı yazıhanesinin önünde, ebedi
yorgunluğunu dinlendirir gibi elini, kolunu salıvermiş, yakasını gevşetmiş, gözleri yarı kapalı
düşünüyordu. Beni görünce, esnedi, gerindi ve tane tane söylemeye başladı:
– Hanım kızım, Nezaret-i Celile’den henüz bir cevap almış değiliz. Ne irade buyrulacağını
kestiremiyorum. Ancak, Huriye Hanım kıdemli bir muallime olduğu için sanırım ki onu
iltizam ederler. Aksi bir cevap geldiği takdirde müşkül mevkide kalacaksınız. Aklıma bir
çare-i tesviye geldi. Buraya bir, iki saat mesafede bir “Zeyniler” nahiyesi var. Havası, suyu
güzel, menazır-ı tabiiyesi ferahfeza, ahalisi haluk ve müstakim, cennet gibi bir yer. Orada bir
Vakıf Mektebi vardı. Geçen sene, bir-hayli fedakârlıkla tamir ve tecdit ettik. Birçok levazım-ı
tedrisi-ye ve ikmal-i nevakısına muvaffak olduk. Mektebin içinde muallimlerin ikametine
mahsus daire de var. Şimdi bir genç muallimimizin himmet ve fedakârlığına muhtacız. Gönül
ister ki, oraya sizin gibi güzide bir hanım gitsin. Cidden iyi bir yer. Hem de aynı zamanda
ecirli bir hizmet-i vataniye olur. Gerçi, maaşı sizin burada alacağınız maaştan noksan. Fakat
buna mukabil, et, süt, yumurta vesaire fiyatları, buradakiyle nispet kabul etmeyecek kadar
ucuz. İsterseniz bol para da biriktirebilirsiniz. Mamafih, ilk fırsatta maaşınıza zam yaparak
bugünkü miktara iblağ ederim. O takdirde buradaki İdadi Müdürlüğü’nden daha kârlı bir
vaziyete gelirsiniz.
(…)
Çocuk, benim saflığımla eğlenir gibi:
– Yağma var mı, başcasına söyler miyim? dedi.
Aman Yarabbi, bu parmak kadar köylü çocuğu neler biliyordu! Aynı fütursuzlukla devam etti:
– Sana istanbullu yence derim, cestane çetiveririm, ağam senin boynuna altınlar tacar.
– Senin yengen yok mu?
– Var amma, o cara cız, onu da çoban Hasan’a veririz.
– Senin ağan ne iş görür?
– Candarma.
– Candarma ne yapar?
Vehbi, düşüne düşüne başını kaşıdı; sonra:
– Canavarları çeser, dedi.
a) Çalıkuşu romanından alınan bu parçada Maarif Müdürü (Milli Eğitim Müdürü) ile “k”
harfini “c” olarak söyleyen bir köy çocuğunun konuşmasından örnekler verilmiştir. Bu
konuşmalarda kullanılan dildeki farklılığın nedenleri neden olabilir? Gerekçeleriyle
açıklayınız.
...................................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................................
b) Dil, birçok özelliğinin yanında canlı bir varlıktır. Maarif Müdürü’nün konuşmasında geçen
“nezaret, muallim, mektep, nahiye, ahali, güzide, nispet, idadi” gibi sözcükler günümüzde
nadiren kullanılsa da yerlerini başka sözcüklere bırakmışlardır.
Bu sözcükler niçin artık kullanılmamaktadır? Düşüncelerinizi sınıfınızla paylaşınız. Bu
sözcüklerin anlamını Güncel Türkçe Sözlük’ten araştırınız.
Türk Dili ve Edebiyatı 191