Page 767 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 767
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10
CEVAP ANAHTARLARI
larının değişmesi de olayların gidişatını farklılaştırabilecek un- 3. Büyük Okyanus’taki devasa atık yığını “yedinci kıta” adıyla anı-
surlardandır. lıyor. Bu kıtayı biz yarattık. Doğada yüzlerce hatta binlerce yıl
5. Metnin yazılması Balkan ve 1. Dünya Savaşı yıllarına rastlamış- kaybolmayan pet şişeler, pipetler, naylon poşetler gibi atıkların
tır. O dönemde Anadolu fakir, bakımsız, sahipsizdi. Anlatılan masmavi okyanustaki varlığı dünyanın geleceği konusunda beni
dönem ile metnin yazıldığı dönem arasında bire bir ilişki vardır. kaygılandırıyor. Türkiye’nin yüz ölçümünün iki katı büyüklüğe
Yazar bizzat tanık olduğu olayları ya da kendisine yakın zaman- sahip olan bu devasa atık yığını, deniz canlılarının da yaşamını
da aktarılan gerçekleri dile getirmiştir. tehdit ediyor. Bir kaplumbağanın karnından çıkan plastik atıkla-
rı görmek, bende bu gidişata dur deme isteği uyandırıyor. Bu ne-
Etkinlik No.: 62 denle çevre örgütlerine parasal destek sağlamaya karar verdim.
1. Halk hikâyelerinde olayın anlatımında nesre başvurulurken 4. • Mehtabın aydınlattığı o eşsiz gecede birkaç güzel dostumla
duyguları daha etkili yansıtmak için nazım kullanılmıştır. Nesir birlikte o büyülü korudan geçiyorduk.
kısımları hikâyedeki anlatımın akıcılığını sağlarken nazım bö- • Kokusu ile başımı döndüren muhteşem nergislerle süslü
lümleri anlatımı daha canlı ve etkileyici hâle getiririr, böylece yoldan yürümeye başladım.
okuyanların ilgisini çeker. • Oradan geçen bir bağcıya korkuyla “Buraya ne olmuş?” diye
sordum.
2. Olası cevaplar • O sırada yeşilin fışkırmak için can attığı memleketimden
Metnin anlatıcısı ben olsaydım Murad Şah ile Gül’izâr’ı bir gül istemeden de olsa üç seneliğine uzaklaştım.
bahçesinde tanıştırırdım.
Etkinlik No.: 64
Metnin anlatıcısı ben olsaydım Murad Şah ile Gül’izâr’ı bir da-
ğın eteğinde yer alan su kenarında at üstündeyken tanıştırırdım. 1. Çarşıdaki kuyumcu dükkânları önünde iki saattir dolaşıyor-
3. Metinden alınan bu parça birinci kişi ağzıyla yazıldığında aşa- dum, hiçbirine girmeye cesaret edemiyordum. Satacağım bir
ğıdaki gibi olur: şey kalmamıştı; yalnız cebimde bir tıraş fırçası vardı ki onun bir
değeri olup olmadığını sormak istiyordum. Velev ki fildişi saplı,
Günlerden bir gün babamın elinde bir kâğıt sureti var. Babam nakışlı, işlemeli de olsun, bir tıraş fırçasının kıymeti ne olabilir-
benden sakınıp kâğıdı minder altına haps edip sakladı. Şimdi di? Bunu sormaktan utanıyordum… Hem sade utanmak değil,
pederime sual edip pederim deyi vermedi. Şimdi melûl olup biraz da korkuyordum, muhakkak ki beş para etmeyecekti: Ona
pederime gücenip düşünürken gaflet basıp uykuya daldım. Bir vaktiyle bunu bana hediye eden Yahudi “Değerlidir, kadrini bil,
de bîçâre olan nıfü’l-leylde rüyâmda bir kız, ayın on dördüne sakın atma, zamanında işine yarar!” dediği zaman muhakkak
benzer, mahbup, zîbâ gelip, benimle eğlenmişti; bu bir azizlikti. Şimdi ona güvenerek nasıl
“Ey Murad Şah aç gözünü, elimden şu doluyu iç.” deyip sundu. soracaktım?
Metnin birinci kişi ağzıyla yazılmış olması anlatıcıyı değiştir- 2. a) Feridun karakterinin özgüveni düşüktür. Elindeki bir fırçanın
miştir. Anlatıcı olayı doğrudan yaşayan olayın içinde olan birisi değerini öğrenmek için bile olsa korkmuş ve utanmıştır. Öz-
hâline geldiği için bu durum olayın inandırıcılığının artmasını güveni olmadığı için kendi davranışlarını sürekli sorgulayan,
sağlamıştır. hatta yeri geldiğinde kendini suçlama eğilimi gösteren bir ya-
4. Olası cevaplar pıya sahiptir. Bana göre, hayata olumsuz bakan ve kendisine
ilişkin duyguları başkalarının vereceği onaya bağlı olan bir
a) Evet bu durumu gerçekçi buluyorum. Murad Şah’ın rüyasın- bakış açısına sahiptir.
da gördüğü kişi kendisinin Yemen Şah kızı Gülizâr olduğunu b) Evet, etkisi vardır. Yazar, kahramanın düşüncelerini kendi
belirtmiştir. Murad Şah o kişiye rahatlıkla ulaşabilir. Ayrıca içinde sorgulaması, okura yansıtması ve dolayısıyla kendini
halk hikâyelerinde daha önce hiç görmediği kişiye duyulan güveninin olmadığını gösterebilmesi için hâkim bakış açısını
aşk motifi sıklıkla kullanılır. kullanmıştır.
Hayır bu durumu günümüzdeki gerçeklikten uzak buluyo- Hayır, etkisi yoktur. Hikâyenin kahramanı yaptığı iyiliği bile
rum. Günümüzdeki insanlar rüyasında gördüğü bir kişinin sorgulayan bir karakterdir. Hangi bakış açısıyla yazılmış olur-
peşine düşüp o kişiye âşık olmaz. sa olsun kahraman aynı şekilde kişiliğini ortaya koyacaktır.
b) Halk hikâyesini modern hikâyeye uyarlarken, modern hikâ- Bir karakter değişimi söz konusu olmazdı.
yede kullanılan dil özellikleriyle kurgulanan olayın işleniş bi- 3. Feridun’a, en yakın arkadaşı Mustafa, şaşırarak baktı ve:
çimine uygun bir anlatıcı ve bakış açısı seçerdim. Bir fırçadan neden bu kadar çok medet umuyorsun? Sonuçta
bir fırça, dedi.
Etkinlik No.: 63 Feridun: Şu an çok zor durumdayım Mustafa. Başka ne yapa-
bilirim?
1. Genç adam tepeye bir daha baktı. Yeşilin yerini alan renkler Mustafa: Merak etme, her şeyin elbette bir çözümü vardır. Hem
solgun, ölgün renklerdi. Üsküdar oduncuları alana yürüyordu. sen bu adamın hayatını kurtardın ve bu adam fırçayı sana verir-
Koruluktan geriye kalan ağaç cesetlerini kökleriyle almaya gel- ken değerli olduğunu söyledi. Bence bu fırçada mutlaka bir sır
mişlerdi. Ağaçları, çürük yumurta gibi kokan yosunlu çamurlar var. Zaman içinde bu sır illaki ortaya çıkar.
arasından özensizce çekip çıkardılar. Feridun, Mustafa’ya sanki aklına bir fikir gelmişçesine baktı.
2. Gençler ak sakallı yaşlı amcanın şarkılarıyla sevdalara dalmışken Fırçayı eline aldı, incelemeye başladı.
düşündü. Sımsıcak bir şömine karşısında oturmak varken çim- 4. Hikâyenin kahramanı Feridun, olaylara tek açıdan bakan bir
lerin üstünde oturmak akıl kârı değildi .Yağmuru ve yeşili oldu adamdır. Nitekim fırça üzerinde düşünmemiş, kuyumcu kendi-
bitti sevmezdi. İstiyordu ki tüm yeşiller parke taşları ile örtülsün. sine ne derse ona inanmıştır. Olayları en ince ayrıntısına kadar
Tertemiz ayakkabıları çamura batmamalıydı; yeşilin içinden çı- düşünseydi, fırçayı kendisine veren Yahudi “Bu değerlidir.” de-
kan böcekler, karıncalar etrafta koşuşturmamalıydı. Hele sincap- diğinde ona güvenseydi ya da bu olayı her yönüyle biçip tartıp
ların daldan dala atlaması yok muydu? Ödü kopuyordu her se- fırçayı iyice inceleseydi onun içindeki elmasları bulabilirdi.
ferinde. Aklına babaannesiyle girdiği ahırlar geldi. Bir kuzunun 5.
doğumunu hatırladı. Artık anlamıştı. Veterinerlik ona göre bir iş Hâkim bakış açısını kullanırdım. Çünkü hikâyede yaşanan olay-
larda yer alan karakterlerin aklından geçen her şeyi okuyucuya
değildi. Bir salon adamıydı o.
765