Page 50 - FELSEFE 11 BECERİ TEMELLİ ETKİNLİK KİTABI
P. 50

20       FELSEFE 11                                        Ortaöğretim Genel Müdürlüğü




          Augustinus’un Tanrı’nın insan tarafından bilinmeye   İnsan  hâlihazırda  bir  ruha  sahip  olmasaydı
          değecek tek “hakikat” olduğu düşüncesi, Orta Çağ fel-  insan diye  adlandırılmayacaktı çünkü insan
          sefesinin bilgi anlayışının zeminini oluşturan önemli   ne yalnızca bedendir ne de yalnızca ruh; iki-
          bir başlangıç noktası oluşturur. Ancak Augustinus’un   sinden oluşmuş bir varlıktır. Ruhun insanın
          bilgi felsefesine geçmeden önce onun hem varlık ola-  tümü olmayıp insanın daha iyi bir yanı oldu-
          rak Tanrı ve insanın özelliklerini nasıl belirlediğini,   ğu, bedenin insanın tümü olmadığı ama daha
          hem de bu varlıklar arasındaki ilişki ve bağı nasıl kur-  alt bir yanı olduğu, bundan dolayı da ikisi bir
          duğunu göstermek uygun olacaktır.                    araya gelince insan adını aldıkları gerçekten
          (…)                                                  de doğrudur...
          Böylece Tanrı, cisimlere biçim veren (onları yaratan)                   (Augustinus, “İtiraflar”)
          ve bütün cisimlerin oldukları gibi olmasının ilk ne-
          denini (form) kendinde taşıyan varlık diye tasarlanır.   Augustinus bedeni “dıştaki insan”, ruhuysa “içteki in-
          Kendisi de bu formların tasarlayıcısı olduğu için her   san” diye adlandırır. Bu ayrım, Hristiyanlığın “İnsan
          şeyin ilk nedenidir. Bu iki özellik de daha önce sözü   topraktan yaratılmıştır.” inancıyla “İnsan Tanrı’nın
          edilen  üçü  yanında  Tanrı’nın  cisimlerden  yukarıya   imgesidir.” inancını yerli yerine oturtmaya yarar Au-
          yerleştirilmesinin nedenidir. “Tanrı’nın bir yaratıcı ol-  gustinus açısından.
          masından dolayı yaratılanların üstüne yerleştirilmesi”
          Augustinus tarafından şu sözlerle dile getirilir:    Bir insan canlıyken ve bedenle ruh birken
                Peki öyleyse bu Tanrı nedir? Dünyaya sen Tanrı   (Kutsal Kitap) her ikisini birden tek adla “in-
                                                               san” diye adlandırır ve ruhtan “içteki insan”,
                mısın diye sordum, o da bana: “Ben Tanrı de-   bedenden “dıştaki insan” diye söz eder; ger-
                ğilim.” dedi. Dünyada bulunan her varlık bana   çekte ikisi birden tek bir insanken sanki iki in-
                aynı karşılığı verdi. Denize ve derinliklerine ve   san varmış gibi. Ama insanın hangi anlamda
                içinde yaşayan yaratıklara sordum, bana “Biz   Tanrı’nın imgesi hangi anlamda toprak olduğu
                senin Tanrı’n değiliz, onu bizim üstümüzde ara-  ve toprağa döneceğini anlamalıyız. İlki Tanrı
                yacaksın.” dediler. Esen yele, dünyayı çevreleyen   tarafından nefesiyle, ya  da daha  uygun dile
                atmosfere ve içinde yaşayanlara sordum. “Biz   getirmek gerekirse üflemesiyle, insana yani
                senin Tanrın değiliz.” dediler. Göğe, güneşe, aya,   bedene sokmasıyla ortaya çıkan ussal ruh için
                yıldızlara sordum: “Senin aradığın Tanrı biz   söylenir; ama ikincisi Tanrı’nın topraktan bi-
                değiliz.” dediler. Algılama alanıma giren her ya-  çimlediği, bir ruh verilmiş olan, canlı bir be-
                ratığa “Tanrı’m olmadığınıza göre hiç olmazsa   den hâline gelecek olan bedene işaret eder.
                onun hakkında bana bir fikir veremez misiniz?”
                diye sordum. Yüksek sesle hep bir ağızdan “Biz-                   (Augustinus, “İtiraflar”)
                leri o yarattı.” diye haykırdılar.
                                    (Augustinus, “İtiraflar”)  (…)
                                                         Tanrı, zaman ve mekân içinde değişmeyen, tüm ruh-
          Bu alıntı, bir yandan yaratanın yaratılanlara üstün-  ları ve cisimleri yaratmış olandır. İnsan ruhuysa Tan-
          lüğünü, bir yandan Eski Yunan’da ilk neden sayılmış   rı’ya ulaşmaya çalıştığından zaman içinde değişebilir
          dört ögenin Augustinus’un gözünde ne tür bir yer   ama mekân içinde sabit kalır. Buna karşılık en alt ta-
          tuttuğunu, diğer yandan da ilk neden sayılan bu dört   bakayı oluşturan cisimler hem zamanda hem mekân-
          maddenin de Tanrı’yla karşılaştırıldığında, yaratılmış   da değişebilir. “Tanrı’nın yaratıcılığı” sorununa, bazı
          varlıklar olmaktan öteye gidemediklerini gösterir.   şeyleri ortaya koyabilmek için yeniden dönersek
          Augustinus’a göre dört temel madde yani toprak, su,   Tanrı’da Platon’un idealarına benzer niteliklere sa-
          hava ve ateş Tanrı’nın form vererek cisimleri oluştur-  hip formlar vardır. Bunlar “ezelî-ebedî ilkeler” diye
          duğu şeylerdir ama bu da onların yaratılmış olması   adlandırılır ve  şeylerin değişmez  özleridir.  Bunlar
          gerçeğini  değiştirmez.  Böylece  cisimler  bozulabilir,   oluşturulmamıştır ve Tanrı’nın zihninde hep olduk-
          değişebilir, duyulabilir ve yaratılmış oldukları kendi   ları gibi var olurlar. Ne varlığa gelmişlerdir ne yok
          nedenlerini ve formlarını kendilerinde taşımadıkları   olurlar ama var olup yok olan her şey onlara göre var
          için Tanrı’nın altında yer alırlar varlık sıralamasında.   olur. Bu şu demektir: her cisim Tanrı tarafından bu
          Ama bu iki basamağın arasında ara bir basamak olan   formlara göre yaratılır ve bu formlar, bundan dolayı
          insan vardır. İnsan ara bir varlıktır çünkü bir yanıyla,   var olanların ilk örneğidir. Yaratılmış olan şeyler de
          bedeniyle, cisimler dünyasının içindedir; diğer yanıy-  Tanrı’nın zihninde her zaman bulunan ve Tanrı’nın
          la, yani ruhuyla, cisimler dünyasını aşıp Tanrı’ya ula-  niteliklerini taşıyan bu formlara göre yaratılmış ol-
          şabilme olanağına sahiptir. Yani ruh, insanın kendisini   malarından dolayı, Tanrı’nın kendisini değil ama
          daha üst basamağa ulaştırabilecek olan yanıdır. Ama   Tanrı’nın izlerini kendinde barındırır.
          yine de insan, Gilson’ın belirtmiş olduğu gibi her iki
          yanıyla “insan” adını alır. Augustinus, bunu şu biçimde   Hamdi Bravo, “Augustinus’un Varlık ve Bilgi Görüşleri”
          dile getirir:                                                          eserinden alıntılanmıştır.




          48
                                                   Hazırlayan:  Sarper Serkan AVCI
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55