Page 51 - FELSEFE 11 BECERİ TEMELLİ ETKİNLİK KİTABI
P. 51

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                                         FELSEFE  11     21

            2.ÜNİTE >MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ  Kazanım: 11.2.3. Örnek felsefi metinlerden hareketle MS 2. yüzyıl-MS 15. yüzyıl filo-
                                                       zoflarının felsefi görüşlerini analiz eder. b) Fârâbî’nin “el-medînetü’l fâzıla”
             Alan Becerileri: Felsefi Okuryazarlık
                                                       adlı eserinden alınan veya derlenen bir metinden hareketle filozofun ahlak ve
             Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi  siyaset görüşlerinin irdelenmesi sağlanır.
             Etkinlik İsmi                   YÖNETİCİ NASIL OLMALI?                                 120 dk.

             Amacı      Fârâbî’nin “el-medînetü’l fâzıla” adlı eserinden alınan veya derlenen bir metinden hareketle filozofun            Bireysel
                        ahlak ve siyaset görüşlerini analiz edebilme.

             Yönerge    Aşağıdaki metnin incelemesini yapınız.



                  !      Etkinliği gerçekleştirmek için
                          “Ekler” bölümünde verilen
                           “Metin İnceleme” başlıklı
                             yönergeyi takip ediniz.





                                              EL-MEDÎNETÜ’L FÂZILA
              Her insan, yaşamak ve üstün mükemmeliyetlere ulaşmak için yaradılışta birçok şeylere muhtaç olup bunların
              hepsini tek başına sağlayamaz.
              Her insan bunun için çok kimselerin bir araya gelmesine muhtaçtır. Her fert bu ihtiyaçlardan ancak üzerine
              düşeni yapar. Bütün insanların birbirleri karşısındaki durumları da bu merkezdedir. Böylece her fert, tabiatın-
              daki mükemmelleşme ihtiyacım ancak muhtelif insanların -yardımlaşma maksadıyla- bir araya gelmeleriyle
              elde edilebilir.
              Muhtelif insanların bir araya gelmelerinden topluluk peyda olur. Bunlar ya kâmildirler veya eksiktirler. Kâmil
              olanları üç kısımdır: büyük, orta ve küçük.
              Büyük topluluk, yeryüzündeki bütün insanlardan ibarettir. Ortancası yeryüzünün milletlerinden teşekkül eder.
              Küçüğü ise bir milletin topraklarında oturan şehir halkından ibarettir.
              Eksik topluluk ise köy mahalle, sokak veya ev halkından teşekkül eder. Evden küçük olan kulübede bu cümle-
              dendir. Mahallenin ve köyün her ikisi de şehre tâbidir.
              (…)
              Dolayısıyla bir şehrin sınırlan içindeki yardımlaşmanın, kötü amaçlara doğru yönetmesi de mümkündür.
              Fakat sakinlerinin ancak saadete erişmek maksadıyla yardımlaştıkları bir şehir, fâzıl bir şehir olur. Zaten saa-
              dete erişmek maksadıyla kurulan her topluluk ta fâzıl bir topluluk sayılır.
              Onun içindir ki bütün şehirleri -saadete erişmek maksadıyla el ele vererek- çalışan bir millet de fâzıl bir millet-
              tir; bütün milletleri, saadete ulaşmak maksadıyla elbirliğiyle çalışan bir dünya da fâzıl bir dünya olur.
              Fâzıl şehir tam sıhhatte bir vücuda benzer. Bütün uzuvları onu hayat devresinin sonuna kadar muhafaza etmek
              hususunda yardımlaşırlar.
              Bir vücudun uzuvları nasıl çeşitli iseler yaradılış ve kuvvetleri bakımından nasıl birbirlerinden üstün iseler ve
              hepsinin başında baş rolü oynayan kalp varsa ve bu hâkim uzva mertebece yakın olan uzuvlar ve bunların her
              biriyle sıkı münasebette bulunan diğer uzuvlar varsa ve bu son uzuvlarla ilgili olan ve emirleriyle hareket eden
              aşağı derecede uzuvlar varsa ve bu tâbi uzuvlara bağlı başka uzuvlar ve nihayet işleri güçleri yalnız başkalarına
              hizmet olan daha aşağı uzuvlar varsa şehir de böyledir: yani şehri teşkil eden unsurlar, yaradılışta çeşitli ve
              birbirlerinden üstün yapıdadırlar.
              Bunların arasında riyaset vazifesini gören bir insanla mertebece ona yakın başka kimseler bulunur. Bunların
              her biri, kendi kabiliyet ve melekelerini reisin gayelerine uygun bir surette kullanır. Bu yüksek rütbe sahipleri-
              nin emrinde başka kimseler bulunduğu gibi bunların da emrinde başkaları bulunur.
              (…)
              Reis: o, fazıl şehrin önderi ve birinci reisidir; o, hem fazıl milletin reisi hem meskûn olan yeryüzünün reisidir.
              Bu hâl ancak doğuşunda on iki meziyeti kendinde toplayan kimseye nasip olur.

              Eğer fazıl şehirde öyle bir kimse bulunur ve bu kimse büyüdüğü zaman zikrettiğimiz riyaset şartının ilk altısını



                                                                                                    49
   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56