Page 68 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 68

10         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI



                  Râkım o kadar memnun oldu ki, yutkunup durmasından bir şey söylemek istediği hâlde söyleyemediğini
               gerek Can ve gerek peder ve validesi anlamışlardı. Binaenaleyh Can’ın istizah-ı meram etmesi üzerine Râkım,
               “Efendim, söyleyeceğim lakırdı yalnız pederinize mahsustur.” diye onu bir tarafa çekip, “Gördünüz mü Mösyö
               Ziklas!.. Cenâb-ı Hak işte hem üç yüz bin lira servetinizi ve hem de nur gibi kerimenizi size tekrar ihsan eyledi.”
               demiştir ki, Ziklas, o tokgözlü, mert, sadık Râkım’dan bu sözleri işitince, oğlanı bir kat daha sevip, yüreğine so-
               kacağı geldi.
                  Artık bundan sonra sözü uzatmakta lezzet yoktur. Kısa keserek tatlısına bağlayalım:
                  Ziklas, yazacağı kâğıtları yazıp, edeceği muhaberatı ettikten sonra işin üzerinden iki buçuk ay kadar zaman
               mürur eylemişti ki, Margrit İskenderiye’den ve Can’ın yavuklusu İzmir’den ve Margrit ile tezvici yine bu aralık
               kararlaştırılan bir yeğeni dahi Halep’ten gelip kasım üzeri bunların izdivacı için verilen baloda ömründe  ilk defa
               olarak Râkım dahi polka oynadı.
                  Hele ertesi gün kendi hanesine geldikte, dadı kalfa, Canan’ın can evinde bir ciğerparenin canlanıp oyna-
               makta bulunduğunu haber verdi ki, bu haber Râkım’ı her şeyden ziyade memnun eyledi.
                  İşte bir dahi altı ay sonra Râkım’ın Yozefino kucağına nur topu gibi bir erkek evlat kundağını koymak şerefiy-
               le o sadık dostu dahi memnun eylemiş olmasını ihtarla hatm-i güftar ederiz.

                                                         Nihayet
                                                              Ahmed Midhat Efendi, Felâtun Bey ile Râkım Efendi



                  Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
               avdet eylemek         : Geri dönmek.             kesb-i dest      : El emeği ile kazanmak.
               ba’d-ezin             : Ondan sonra.             lâtif            : Tatlı, güzel.
               Bahr-ı Sefid          : Akdeniz.                 malûmat-ı lâzıme  : Gerekli bilgiler.
               binaenaleyh           : Bundan dolayı, bunun     mualece          : İlâç.
                                       üzerine.                 mucip olmak      : Gerektirmek.
               Bukrat                : Hipokrat.                muhaberat        : Haberleşme.
               celbolunmak           : Getirilmek.              mutasarrıf       : Sancak yöneticiliği.
               cem’an                : Toplam.                  münaferet        : Nefret.
               derc edilmek          : Yayımlanmak.             mürur            :  Geçmek.
               derdest-i tecrübe     : Denenmekte olan.         nüks             : Depreşme.
               derece-i nihaye       : Son derece.              pataloji         : Hastalık bilimi.
               dermiyan etmek        : İleri sürmek, söylemek.  polka            : Bir dans çeşidi.
               dersaadet             : İstanbul.                sadr             : Göğüs, kalp.
               emraz                 : İlletler, hastalıklar.   sıdk u ihlas     : Doğruluk ve samimiyet.
               esir-i firaş          : Yatağa esir.             taaccüp etmek    : Şaşma, şaşırma, hayret.
               hamilen               : Üstlenmiş.               tebeddül-i hâl   : Durumun değişmesi.
               hasıl olmak           : Ortaya çıkmak.           teverrüm         : Verem.
               hatm-i güftar         : Sözü bitirmek.           tevfik-i ilahi   : Allah’ın yardımı.
               hayalat-ı şairane     : Şairce hayaller.         tevfik-i selâmet   : Kurtuluş yardımı.
               husul                 : Elde etmek.              tezvic           : Evlilik.
               hüsn-ü zan            : İyi düşünce.             umur             : İşler.
               intizaren             : Bekleyerek.              yekûn            : Toptan.
               istizah-ı meram etmek  : Meramını açıklamasını   zeyl             : Ek.
                                       istemek.
               kemâl-i germî         : Tam bir kızgınlık.


          66
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73