Page 71 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 71

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                         10





                  Hazırlıklık
                  Hazır
               1. Edebî türlerden hangisinin bir insanın iç dünyasını yansıtmada daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz? Dü-
                  şüncelerinizi nedenleriyle paylaşınız.
               2. Yahya Kemal Beyatlı’nın “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.” sözüyle ilgili düşüncelerinizi sözlü olarak ifade
                  ediniz.

                                                                                                   3. Metin
                                                     MAİ VE SİYAH                                  3. Metin




























                    22 yaşındaki Ahmet Cemil, İstanbul’da oturan orta hâlli bir ailenin çocuğudur. Annesi, babası, 17 yaşındaki
                 kız kardeşi İkbal ve yardımcıları Seher ile birlikte Süleymaniye’deki evlerinde yaşamaktadır. Mülkiye Mektebinde
                 okurken babasını kaybeder ve genç yaşta çalışma hayatına atılmaya mecbur kalır. Çok yakın arkadaşı Hüseyin
                 Nazmi’nin tavsiyesi ile gazetelerde çeviriler yaparak ve özel ders vererek ailesini geçindirir. Bütün bu güç yaşam
                 koşulları içinde okulunu bitirir. Memur olmak yerine gazete ve matbaada çalışmaya devam eder. Bu arada kendisi
                 için çok önemli bir eser üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Dönemin sanat anlayışından farklı, kendine özgü olan
                 bu eseri tamamladığında büyük bir ün kazanacağını ve hayatta hak ettiği yeri alacağını hayal etmektedir.

                    Aşağıda Ahmet Cemil’in özel ders vermeye gidişinin anlatıldığı bir bölümü okuyacaksınız.
                    Haftada üç gece yemekten sonra evden çıkarak, bu sükûn köşesini bırakarak Vezneciler’e kadar gider;
                 orada saatlerce uğraştıktan sonra maiyetine verdikleri bir uşağın refakatiyle evine gelir, o zamana kadar her-
                 kes yatmış olduğundan üzerine aldığı anahtarlarla kapıyı açarak hafifçe ayaklarının ucuna basa basa odasına
                 girer, nihayet on altı saatlik bir sa’yin ıstırabı pahasına kazanılmış olan yatağına sokulurdu.
                    Asıl bu Vezneciler seferinden kış esnasında zahmet çekmişti. Öyle ki ders günleri yemeğini yedikten son-
                 ra mangalın başında ısınmak mümkün iken buna muvaffak olamayıp soğukta, karların, çamurların içinde
                 tekrar sokağa çıkmak lazım geleceğini düşündükçe eve gitmekten korkar olmuş idi.
                    Dersi olduğu akşamlar sofrada matemi andıran bir sükût ile yemek yedikten sonra küçücük kırmızı bakır
                 mangalla ısınan bu yuvacıkta annesini, kardeşini yalnız bırakarak, hatta geç kalmak korkusuyla mangalın
                 kenarına sürülen parlak sarı cezveden hissesini almayarak bu gece seferleri için aldığı muşamba paltosunu
                 giyer, “Anne ben gidiyorum, uykunuz gelirse beni beklemeyiniz!” der, kalbinde bu eve, şu muhtasar aile oca-
                 ğına bir hasret hissiyle sokağa çıkardı.




                                                                                                           69
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76