Page 11 - Felsefe 11 | 4.Ünite
P. 11
4. ÜNİTE 18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Ahlakın İlkeleri
18-19. yüzyıl felsefesinin genel karakterini taşıyan akılcı yönelim, yaşanan toplumsal olayların ahlaki
sonuçları neticesinde kaçınılmaz olarak ahlak alanına yönelmiştir. Bu dönemin filozofları; ahlakı, akılla an-
lama ve yorumlama eğilimi göstermiş ve düşüncelerini bu noktadan yaymışlardır. Bunlar arasında Jeremia
Bentham ve Immanuel Kant’ın görüşleri önemlidir.
Kant da ahlakı pratik alanda ele alır ve onu akıl yoluyla açıklamaya çalışır. O, bunu Bentham ve birçok
düşünür gibi insan doğasıyla değil de aklın yargılarıyla gerçekleştirmeyi dener. Yani ahlaka yönelik yargı ve
kavramlardan hareket eder. Bu yolda ilk işi “iyi istenç” kavramını çözümlemektir.
Kant; iyi istenç kavramıyla her koşulda, her zaman doğru olarak kabul edilebilecek insan eylemlerine
eşlik eden iyi iradeyi anlar. İnsan; iyiyi tam olarak, içten karar vererek istemişse orada iyi istenç vardır. Kant,
ahlakı ve iyiyi eylemlerin sonucuna göre değil onların arkasındaki amaca göre değerlendirir. Bentham gibi
ahlak açısından faydacı düşünürlerden bu açıdan ayrılır.
Kant, ahlaka yönelik “ödev” kavramını kullanarak iyi istenci geliştirmeye çalışır. Ona göre ödev, insanın
kendi isteğiyle sorumluluğunu aldığı eylem, içten ve vicdanı tarafından verilen emirlerdir. Ödevi belirleyen
şey bir başkası değil insanın kendisi ve vicdanıdır. Ödev, bütün insanlar için geçerli olan ama kimsenin arzu
ve isteklerine bağlı olmayan evrensel ahlak ilkesi taşır.
Kant’a göre insan eylemleri ya ödeve aykırı ya da ödeve uygundur. Yalnız ödeve uygun görülen her
davranışın ödevden çıktığını ileri sürmek yanlış olur. Örneğin bir esnafın kendinden alışveriş yapan kişileri
kandırmaması görünüşte ödeve uygun bir davranıştır. Bunu uzun vadede müşteri kaybetmemek düşünce-
siyle yaptıysa bu davranışı ödevden kaynaklanmaz. Bu davranışı, başkalarını kandırmanın ahlaki olmadığını
düşünerek yaptıysa ödevden kaynaklanır. Kant ahlaki açıdan üç ilke öne sürer. Bunlar Kant’ın maksimleri
olarak da bilinir.
Bentham, ahlakı pratik alanda öngörür. İnsanın doğası gereği acıdan kaçan ve “haz” peşinde olan biri
olduğunu söyler. Bu eylemin akılla bilinçli bir şekilde yapıldığında insana erdemli olma niteliği kazandıra-
cağını öne sürer. Acı karşısında hazzı, haz karşısında acıyı ölçüp tartan biri; faydayı hangisinde daha çok
görürse ona yönelmelidir. Bentham, bazen büyük hazlar için küçük acılardan veya büyük acılardan kaçmak
için küçük hazlardan vazgeçmek gerekebileceğini belirtir. Ona göre mutluluk, insanın aklıyla kendi eylemini
seçmesindedir.
Bentham’a göre kötülük, insanın yanlış tercihte bulunmasından kaynaklanır. Haz ve acı arasında hesabını
yeterince yapamayan insan, kötülüğün ortaya çıkmasına neden olur. Mutlu olmak istediği için eylemlerde
bulunmuş ama hesabı tutmamıştır. Ona göre mutluluk, insanın çevresiyle ilgilidir. Çoğunluğun faydasına
olan doğru eylemdir, haz verici ve mutlu edicidir.
• “Öyle bir davran ki davranışın ilkesi evrensel bir yasa olarak kabul edilebilsin.”
Kant’ın • “Kendinde ve başkalarında insanlığı bir araç olarak görecek şekilde değil de
Maksimleri onu bir amaç edinecek şekilde davran.”
• “Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu olarak görevde bulunacağı
şekilde davran.”
Şekil 4.2: Kant’ın Maksimleri
Bu maksimler, kişinin davranışta bulunurken hem ödeve uygun davranmasını hem de davranışının ödev-
den çıkmasını sağlayan ilkelerdir (Şekil 4.2). Kişi, bu ilkelere uygun davranırsa ödeve uygun davranmış
olacaktır.
105