Page 28 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 2.Ünite
P. 28

2.  ÜNİTE






                      ŞAİRİN BİYOGRAFİSİ


                      FUZULİ (1495?–1556?): Divan edebiyatının XVI. yüzyılda yaşamış güçlü
                   şairlerindendir. Sadece yaşadığı dönemde değil, sonraki dönemlerde de pek
                   çok şairi etkiledi. Türk edebiyatında lirik şair olarak önemli bir yere sahiptir.
                   İyi bir eğitim gördü. Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsçayı da iyi bilen sa-
                   natçının eserlerinde Azeri Türkçesini yoğun kullanması dikkat çeker. Fuzuli,
                   şiir anlayışını Türkçe Divan’ının ön sözünde “İlimsiz şiir temeli olmayan bir
                   duvara benzer.” diyerek belirtti. Şiirlerinde aşk temasını sıkça işleyen sanatçı,
                                                                                                   Temsilî
                   Divan’ındaki gazellerinin çoğunda aşk, ayrılık ve bu duyguları yaşatan sevgi-
                   linin tasvirini anlattı. “Âşıkane gazel” türünün edebiyatımızda en tanınmış ismidir. Türkçe Divan,
                   Farsça Divan, Arapça Şiirler, Leyla vü Mecnun (mesnevi), Beng ü Bâde (mesnevi), Saki-name (mesnevi),
                   Hadikatü’s–Süeda (mensur), Rind ü Zahid (mensur), Türkçe Mektuplar (mensur) eserlerinden bazıla-
                   rıdır. Türkçe Mektuplar’ın içinde yer alan Şikayetname, Türk edebiyatında mektup türünün bilinen
                   ilk örneği olması yönüyle önemlidir.





                   DİL BİLGİSİ

                 1.  Okuduğunuz metinde geçen “revâc–ı bâzâr, çîn–cünbiş–i mevc–i sehmnâk, şimşâd–ı latîf” gibi tam-
                    lamaları doğru telaffuz ediniz. Tamlamaları telaffuz ederken nerelerde zorlandığınızı belirtiniz.
                 2.  Aşağıdaki parçada yer alan imla ve noktalama yanlışlarını bularak bunların altını çiziniz.

                    Camın dış tarafında uzun boylu; esmer yüzlü; siyaha çalan pantol ve ceket giyinmiş tığ gibi bir deli
                    kanlı belirdi. Gölge gibi kaydı, gözlerini çevirip Şeref bey’e bakarak: “Bugün tarlanın sürülmesi
                    gerekmiyormuydu.” dedi. Şeref bey de oturduğu sandalyeden hafifce doğrularak tek bir kelime
                    söyleyebildi: “Tabi ki.”.



                    SIRA SİZDE

                    Aşağıda verilen Murad Şah Hikâyesi’nden alınan metin parçasını okuduğunuz metin ile tema ve
                 dil anlatım özellikleri yönünden karşılaştırınız.




                         Rivâyet olunur ki Horasan şehrinde bir âdil padişah var idi ve yedi iklim dört köşede misli
                      yok idi ve hem dünyaya hiçbir zürriyeti gelmemiş idi. Bir gün bir âh-ı ser çekip düşünürken
                      kapıdan içeri bir Dede Sultân “Selâmünaleyküm” deyip oturdu. Baktı ki padişah düşünür.
                         Dede Sultân:
                         “Padişahım ne düşünürsün?” dedikte padişah dedi ki:
                         “Ne düşünmeyeyim, dâr-ı dünyâda bir evlâdım yoktur ki yarın ben ölürsem tâcı tahtım ele
                      kalmasın. Anın için düşünürüm.” dedi; âh edip ağladı.
                         Şimdi Dede Sultân cebinden bir elma çıkarıp Padişaha eyitti:
                         “Padişahım şu elmanın nısfını sen ye, nesfını hanımefendi yesin.” deyü verdi.
                         Şimdi Dede Sultân emreyledi kim:
                         Padişahım eğer oğul evlâdın olursa ismini ben gelinceye kadar verme.” deyü cevap eyledi.
                                                                                haz. Doğan Kaya, Sabri Koz Halk Hikâyeleri 1







           60
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33