Page 35 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 2.Ünite
P. 35
HİKÂYE
3. Aşağıdaki parçada boş bırakılan yerlere gelmesi gereken noktalama işaretlerini yerleştiriniz.
Hava daha da kötüleşmişti( ) Trafik aksamış( ) karın zorluklarına alışkın olmayan insanlar gittik-
çe sertleşen kar tabakası üzerinde ağır aksak( ) dengesiz yürüyüşlerle bir an önce gidecekleri yere
varma telaşına düşmüşlerdi( ) Rıza Bey derince içini çekti( )( ) Hayat bu işte( ) Hep mücadele
( ) Dengeli olmak ve sağlam adım atmak yolunda olağanüstü çaba göstermek( ) Yorulmamak adına
hep yorulmak( ) ( )
SIRA SİZDE
Aşağıda Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivâyat adlı eserinde geçen Firkat hikâyesinden bir
parça verilmiştir. Okuduğunuz metin ile aşağıda verilen hikâye parçasını inceleyerek dönemin dil
özellikleri hakkında yaptığınız çıkarımları sınıfta sözlü olarak paylaşınız.
Memdûh’un Dersa’âdet’e avdet ve muvâsalatı hareketinin tamâm beşinci senesi olup bu
müddet zarfında Atâ Bey vefât etmiş ve zâta bir karısından başka kimsesi olmayıp Mezbûre
dahi Atâ Beyin serveti berekâtıyla âhir bir kocaya varmış, müteveffânın hânesi, satılmış, ocağı
sönmüş, belki adı bile unutulmuş idi. İmdi Memdûh vapurdan çıkar çıkmaz pederi makâmında
bulunan müteveffâ-yı mûmâ ileyh Atâ Beye Kafkasya hediyesi olarak yalnız dûçâr olduğu hâl-î
pür-melâli arz etmek içün mahallesine gelip de mümâileyhin keyfiyyet-i vefâtını haber alınca...
OKUYUNUZ
Mustafa Kutlu’nun aşağıda bir parçası verilen Uzun Hikâye adlı eserinin tamamını okuyu-
nuz. Eserle ilgili değerlendirmelerinizi sınıfta paylaşınız.
Küçük istasyon binasının arkasında, battal bir hatta çekilmiş, eski bir vagonda kalıyorduk.
Vagondan ev.
Babam erkenden işe giderdi. Ben uyandığımda yoktu yani. Annem o sırada dışarıda olurdu.
Tavuklara yem veriyor tabi. Kızardım ona. Beni bekle, beni uyandır, birlikte yem verelim diye. Dı-
şarıda yakıcı bir güneş vardı. Yazın güneş, kışın kar. Doğuda bir yerlerde olmalıydık. Annem vagon
evin önüne bir bahçe kurmuştu. Vagonun çatısına çekilmiş iplere dolaşık ebruli, mavi kahkaha
çiçekleri, cennet süpürgeleri, gece safaları, kadifeler, hatta teneke kutulara dikilmiş iki de karanfil
vardı.
Havalar serinleyince karanfilleri içeri alırdık. Vagon evin ırmağa bakan yüzüne bir pencere açıl-
mıştı. Karanfilleri onun önüne koyardık. Sabah uyandığımda, pencereden sızan güneş gözlerimi
kamaştırır; ortalığı bir karanfil kokusu kaplardı.
Tavuklar için küçük bir tahta kümes, bir de fino köpeğimiz vardı.
Annem tulumbadan su çeker, elimi yüzümü yıkardı. Sonra vagonun gölgesine çekilip fasulye
ayıklardı.
67