Page 25 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 5.Ünite
P. 25

ROMAN





                 DİL BİLGİSİ

              1.  Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki cümleleri anlamlarına göre inceleyiniz.
                 • O, buna sükûttan başka bir şeyle mukâbele göstermediğinden uşak evde konuşmak vesilesi bula-
                  madan geçen hayatının öcünü kendisinden çıkarırdı.
                 • Sabit, musır bir veda ile gözlerini o levhadan ayırmıyordu.
                 • Birden, bu siyah gecenin karşısında aklına başka gecenin hatırası geldi.
              2.  Aşağıdaki parça okuduğunuz metinden alınmıştır. Bu parçada geçen noktalama işaretlerinin par-
                 çadaki kullanım amaçlarını aşağıdaki şemalara yazınız.




                                                                        ;
                                           ,







                     Dalgalar uzun, kalın birer siyah yılan gibi kıvrana kıvrana,
                  yuvarlana yuvarlana açılıyor; belirsiz bir lisan ile zulmetlerin
                  sonsuz uzaklıklarına doğru serilerek onu davet ediyordu.
                     Bunların siyah kucağına atılmak, yarın doğacak olan o gü-     .
                  neşin hayatın sefaletleriyle istihza eden ziyasından kaçmak, bu
                  siyahlıklar içinde sonsuz bir yoklukla mesut ve müsterih yuvar-
                  lanıp gitmek…




                                        ...









                                                     OKUYUNUZ


                   Mehmet Rauf’un aşağıda bir parçası verilen Eylül adlı eserinin tamamını okuyunuz. Eser-
                deki kahramanların özellikleri ile ilgili çıkarımlarda bulunarak değerlendirmelerinizi sözlü
                olarak paylaşınız.

                   Necib bunları kendisini sersemleten birer darbe gibi dinliyordu. O zaman kendi… O nerde bu-
                lunacaktı? Bir gün gelip bu hayatı bırakmak, her şeyi bırakmak mecburiyeti birden hayalinde beli-
                rince, Suad’sız kalırsa ne olacağını o kadar acı bir öksüzlükle hissetti ki, perişan oldu. Başını çevirip
                renkli fanila esvapları içinde temiz ve güzel gördüğü Süreyya’ya bakarak zehirli bir kıskançlıkla:
                “ve bu adam onun sahibi, ölünceye kadar beraber kalacak, onunla kalacak…” diye öldü. Ah ne
                olurdu, Suad’a en önce o rastgelmiş olsaydı… Zira artık evvelki gibi o zaman kendi de Süreyya
                gibi olacağını düşünmüyordu; onu sevmek üzere doğmuş olduğunun artık büyük bir heves değil,
                yaradılış sırrı varlık bilinmeyeninin sonucu olduğuna inanıyordu. Artık bu büyük aşk önünde dü-
                şünme sefaletleri, kötümserlik acıları miskince susmuştu ve bu itirafsız, emniyetsiz aşk ile yalnız bu
                kadarıyla, kimsenin mesut olmadığı kadar mesut olduğuna inanıyordu.






                                                                                                           197
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30