Page 19 - GELENEKSEL TÜRK SANATLARI MİNYATÜR 11
P. 19
Nakkaş Osman, eserde bulunan minyatürlerinde şen-
liklerin yapıldığı yerde geçen olayları, mimari ögelerle
birlikte minyatür üslubunun imkânları içerisinde bir film
şeridi gibi kâğıt üzerine aktarmıştır. Her sayfada bir de-
faya mahsus kurmuş olduğu kompozisyon çatısını değiş-
tirerek kullanmıştır. Karşılıklı kapanan iki sayfa üzerinde
düşündüğü bu kompozisyonlarda birinci sayfada üst bö-
lümde seyirci trübinleri ile geride kalan saray çatıları ve
sol köşede yer alan obelisk, ikinci sayfada ise üstte padi-
şahın içerisinde oturup şenlikleri seyrettiği mimari yapı,
altta yılanlı burma ile örme sütun bulunmaktadır. Minya-
türlerde genelde üst kısım renk, nakış ve kılık kıyafet de-
ğişikliklerine rağmen aynı düzende kalan padişah, saray
büyükleri ve seyirciler; aşağıda ise olaylar, eğlenceler ve
hareketli sahneler tasvir edilmiştir (Görsel 1.25). Görsel 1.25: Camcıların geçişi, Nakkaş Osman, TSMK
Yine III. Murat Dönemi'nde eserler vermiş Lütfi Ab-
dullah ise "Siyer-i Nebi" adlı eseri minyatürlemiştir. Eser
nesir ve nazımla karışık şekilde yazılmış olup Hazreti Mu-
hammed'in hayatı, gazaları, kendisinden önce gelmiş-
geçmiş bütün peygamberler anlatılmıştır (Görsel 1.26).
Sultan I. Ahmet Dönemi'nde tek yaprak resim ve
minyatürlerin belirli bir sıraya göre yerleştirildiği yazma
formatındaki murakka (albüm) yapımcılığı önem kaza-
nır. 17. yüzyılda minyatür geleneğindeki tasvirlerin saray
dışında özellikle İstanbul'a gelen yabancılar için hazırla-
nan kıyafet albümleri içerisindeki tek figür resimleri ola-
rak yaygınlaştığı görülür. Bu dönemde saray dışında da
önemli bir sanat ortamı oluşmuştur.
Osmanlı minyatür sanatının en parlak dönemi 18.
yüzyılın ilk yarısına rastlar. Bu dönemin hükümdarı III.
Ahmet gerçek bir sanat koruyucusudur. Batı ile ilişkile-
rin de başladığı bu dönemde verimli bir sanat ortamı
doğar. Bu dönemde yetişmiş en önemli sanatçı Levni’dir.
Yapmış olduğu eserlere bakıldığında kendisinden önceki
nakkaşlardan ayrı bir ekol oluşturduğu hemen fark edilir.
O klasik devir nakkaşları gibi efsanevi ve hayalî resimler
yapmamış, tamamıyla gerçeği tasvir eden, üsluplaştıran
bir realist olmuştur. Tasvir ettiği şahıslara daha karakte- Görsel 1.26: Siyer-i Nebi, Miraç, Lütfi Abdullah, TSMK
ristik bir yüz ifadesi vermiş, birbirine zıt renkler kullan-
maktan kaçınmıştır.
Levni’nin en önemli eseri ise şair Hüseyin Vehbi ta-
rafından yazılan "Surname-i Vehbi" içerisinde bulunan
minyatürlerdir. Eser, III. Ahmet'in 1720’de sünnet edilen
üç şehzadesi ile üç kızının ve diğer hanım sultanların ev-
lenmeleri nedeniyle düzenlenen şenlikleri ve geçit tö-
renlerini konu almaktadır.
Bu minyatürlerde Levni'nin ve Lale Devri'nin tüm özel-
likleri açıkça görülmektedir. Aynı ekolde çalışan yardımcı
sanatçılarla hazırladığı anlaşılan bu minyatürler tam bir
üslup birliği içindedir. Kompozisyonlarda yer alan iri fi-
gürler, ayrıntılı gösterilen arka plan, derinlik etkisi veril-
meye çalışması ve çoğunda zemin çizgisinin bulunmayışı
onun üslubunun en belirgin özellikleridir (Görsel 1.27). Görsel 1.27: Sultan III. Ahmet, Levni, TSMK
16