Page 161 - GENEL SANAT TARİHİ 9
P. 161
TÜRK İSLAM SANATI
Yapıldığı zamanki durumunu çok az bir
değişmeyle günümüze değin koruyan Kubbet-
üs Sahra (691) en eski İslam yapısıdır. Halife
Abdülmelik tarafından Kudüs’te şehrin dinî
merkezi sayılan Harem-i Şerif’in en yüksek
noktasında Hz. Muhammed’in Miraç gecesi
bastığı ve Allah’a yükseldiği kabul edilen kutsal
kayanın üzerine ikinci bir hac merkezi ziyaretgâh
olarak yaptırılmıştır. Asıl amaç ise İslamiyet’in
merkezini buraya çekmek, Kudüs’ün bir İslam
kenti olduğunu kanıtlamaktır. Kubbet’üs
Sahra’nın planı, Hacer-i Muallak denilen kutsal
Görsel 7.5: Kubbet-üs Sahra, Kudüs
kayanın tavafına uygun biçimde tasarlanmıştır.
Sekizgen yapının içinde ikinci bir sekizgeni sütun ve kemerler oluşturmakta, en içte de daireye
geçilmektedir (Görsel 7.5). Bunun üzerini 20 m çapında ve 20 m yüksekliğinde kubbe örtmektedir. Bu
yapıda İslam mimarisinin ilk mihraplarından biriyle karşılaşırız. Tek parça mermerden yapılmış mihrap,
form ve süsleme bakımından çok basittir ama daha sonraki mihraplara örnek olması açısından önemli
bir yere sahiptir. Yapının dışı ve içi değişik tekniklerle zengin biçimde süslenmiştir. Dışta renkli taş,
mozaik süsleme ve Kanuni dönemindeki onarımda eklenen Osmanlı çinileri dikkati çeker. Süslemede
mozaik tekniği ön plandadır. Altın zemin üzerinde bitkisel motifler, simetrik düzende yerleştirilmiş
kıvrık dallar, hurma ve hayat ağaçları, iri akantus yaprakları başlıca motiflerdir.
Kusayr-ı Amra Sarayı, Ürdün Krallığı topraklarının batısındaki Emevîler’e ait çöl kasırlarının
bulunduğu Amman’da benzerleri arasında günümüze iyi durumda ulaşmış olmasıyla dikkat çeker.
İskân bölgelerinin uzağında kalmasından dolayı unutulan bina 1898 yılında Alois Musil tarafından
bulunmuştur. Hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte I. Velîd (705-715) veya II. Velîd
(743-744) tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Dışarıdan heybetli bir görünüme sahip olan kasır,
kireç taşından yapılmıştır. Bir salon ve bir hamamdan meydana gelen asıl binanın birinci derecede
önemli kısmı üç nefe ayrılmış üzerleri beşik tonoz örtülü salondur. Kusayr-ı Amra’nın duvar resimleri
Emevî devrinin en iyi korunmuş örnekleridir. Fresk tekniğindeki resimlerde Helenistik gelenek ve
Bizans etkisi görülmektedir. Emevîler’e has biçimde insan figürlerinin bol miktarda kullanıldığı resimler
arasında av sahneleri, avcılar, müzisyenler, rakkaseler ve cüretkâr bir şekilde ele alınmış eğlence
sahneleri bulunmaktadır. Bunların dışında hayvan mücadeleleri, güreşçiler, taş ocaklarından taş
çıkartılması, taşların develerle taşınması, iki işçinin bu taşları yontması; demirci, marangoz, duvarcı
gibi zanaat erbabının bina yapması gibi sahneler de yer almaktadır. Kusayr-ı Amra’nın duvar resimleri
arasında en önemli olanı, salonun batı duvarının güney ucunda yer alan “Altı Kral” panosudur.
C) Abbasiler Dönemi Eserleri
İslam dünyasında Emevîler’in yerine 750’de Abbasiler’in yönetimi ele geçirmesi, İslam halifeliği
başkentinin Şam’dan Bağdat’a taşınmasıyla İslam sanat ve kültür anlayışında önemli değişiklikler
olmuştur. Ayrıca Orta Asya’dan devşirilen Türk birliklerinin hilafet ordusu saflarına katılmasıyla İslam
sanatı Türk sanatı ile bütünleşmeye başlamıştır. Abbasi mimarisinin getirdiği yenilikler arasında
şehircilik anlayışı vardır. Bağdat başta olmak üzere yeni şehirleşmeler dinî mimariyi ve sivil mimariyi
yeni bir yönde geliştirmiştir.
Samarra Ulu Camii (848-852) ya da diğer ismiyle Mütevekkiliye Camii, Irak’ın başkenti Bağdat’a 90
km uzaklıktaki Dicle Nehri kenarında kurulan Samarra şehrinde yer almaktadır. Halife Mütevekkil
tarafından yaptırılan eser 240 x 156 m boyutlarındadır. İçinde 150.000 kişinin rahatlıkla namaz
kılabileceği ortalama 38.000 m² lik yüz ölçümüyle devrinin en büyük camisidir. Yapımında tuğla ve
kerpiç kullanılan basit cami mimarisi, ilk İslam cami planının anıtsal ölçüler içinde tekrarından ibarettir.
159