Page 162 - GENEL SANAT TARİHİ 9
P. 162

GENEL SANAT TARİHİ

                                                        Avlu  etrafında  pâyelere  oturtulmuş  olan  çatılı
                                                        revaklar,  mihrap  duvarına  dik  uzanan  yirmi  beş
                                                        sahından  meydana  gelen  ana  mekân,  bunun
                                                        dışında  malviye  denilen  spiral  minare  önemlidir.
                                                        Minare,  caminin  orta  eksenine  gelecek  biçimde,
                                                        kuzey duvarından 27,25 m uzaklıkta inşa edilmiştir.
                                                        Kare bir kaidenin üzerinde 50 m yükselen minarenin
                                                        gövdesi tabandan yukarı çıkıldıkça daralmakta ve
                                                        çevresinde minarenin üstüne çıkılmasını sağlayan
                                                        rampa bir yol dolanmaktadır (Görsel 7.6).
                                                        İslam  sanatı  içinde  bilinen  ilk  türbe  Kubbetü’s
                                                        Süleybiye  (862)’dir.  Dicle  Nehri’nin  batı  kıyısında
                                                        küçük  bir  tepecik  üzerinde  yükselen  yapı,  hâlen
                                                        çok harap durumdadır. İç içe iki sekizgen, ortadaki
                                                        sivriltilmiş  kubbe  ile  örtülüdür.  Bütün  yapı,
                                                        taşlaştırılmış kil ve kuvars karışımı tuğlalardan inşa
                                                        edilmiştir.  Kubbetü’s-Süleybiyye,  mezarı  bilinen
                                                        ilk Abbasi halifesi olan Müntasır-Billâh için yapılan
                                                        türbedir. Yapı günümüzde hem en eski Müslüman
          Görsel 7.6: Samarra Ulu Camii minaresi            türbesi  hem  de  İslâm  mimarisinin  ilk  türbesi
                                                        olmasıyla büyük önem taşımaktadır.
          Ç) Endülüs Emevîleri Dönemi Eserleri

          711’de Târık bin Ziyâd komutasında İspanya’yı fetheden Emevilerin bu topraklarda 1492 yılına kadar süren
          varlığı hem İspanya’yı hem tüm Avrupa’yı etkilemiştir. Bu dönemde Endülüs Emevîleri bilim, sanat, kültür vb.
          alanlarda katettikleri gelişmelerle yüksek bir medeniyet kurmuşlardır. Aynı dönemde Avrupa’nın kuzeyinde
          bulunan halklar din savaşları ile uğraşırken Endülüs Emevî Devleti’nde Müslüman, Hristiyan ve Yahudi
          kültürlerinin yan yana geliştiği kültürel, düşünsel ve ticari açıdan zengin bir ortam oluşmuştur. Bu süreçte
          İslâm ve Avrupa kültürleri ilk kez karşılaşma imkânı bulmuştur.
          Endülüs Emevîlerinde bilimsel alanda yapılan çalışmalar, sonraki yüzyıllarda Rönesans ve Coğrafi Keşifler’in
          gerçekleşmesinde etkili olmuştur. Bu dönemde eski Yunan ve Hint eserleri Arapçaya çevrilmiştir. Kurtuba
          ve Gırnata’da üniversiteler kurulmuş ve bu şehirler Avrupa’nın bilim ve sanat merkezi hâline gelmiştir. El
          Hamra Sarayı’nda dünyanın en büyük kütüphanesi açılmıştır. Araplar, Berberîler ve İspanyollardan oluşan
          Endülüs toplumu özgün eserler ortaya koymuşlardır.
          Kurtuba Ulu Camii (785) Endülüs mimarisinin en tanınmış ve en büyük yapısıdır ve İspanya’da Cordoba kentinde
          yer almaktadır (Görsel 7.7). Eser boyutları bakımından bütün İslam âleminde Sâmarrâ Ulu Camii ile Ebû Dülef
                                                          Camii’nden sonra üçüncü sırada yer alır. Yapımını
                                                          786’da I. Abdurrahman’ın başlattığı bina, zaman
                                                          içinde çeşitli ekler ve değişikliklerle orijinal hâlinden
                                                          farklı bir şekil almış ve bugünkü dev boyutlarına
                                                          ulaşmıştır. Yapımında büyük ölçüde Antik Dönem’e
                                                          ve Vizigotlar’a ait devşirme malzemeye de yer
                                                          verilen camide taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır.
                                                          Cami, şehrin Hristiyanların eline geçmesinden
                                                          sonra aynı yere yapılan katedralin alanı içinde
                                                          sıkışıp kalmıştır. Harem bölümünde yer alan at nalı
          Görsel 7.7: Ulu Camii, Kurtuba                  biçimindeki çift katlı kemerlerin iki renkli oluşu iç
                                                          mekâna çekici bir görünüm kazandırmaktadır.



          160
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167