Page 106 - TÜRK İSLAM SANATI 11
P. 106
5. ÜNİTE
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu kapıları artık Türklere açılmıştır. 11. yüzyılın ikinci
yarısından sonra Malazgirt Zaferi’ni izleyen yıllarda Anadolu'ya gelip yerleşen Oğuz boyları,
tüm ülkenin yapısını hem kırsal alanda hem de kentlerde büyük ölçüde değiştirerek kısa
zamanda kendi toplum yapılarının geleneklerine uygun bir mimari ortam yaratmışlardır.
Birkaç yıl içinde büyük bir Türk nüfusunun Anadolu'ya yerleşmesiyle kurulan Anadolu
Selçuklu Devleti'nin (1077-1308) çeşitli mücadeleler, savaşlar ve karışıklıklar yüzünden 12.
yüzyılın ortalarına kadar belirli bir yapı faaliyeti olmamıştır.
Mimari açıdan Danişmendli, Saltuklu, Artuklu ve Mengücekli gibi Türkmen beylikleri ile
bir hazırlık dönemi geçiren Anadolu Selçukluları 12. yüzyılın sonunda yerleşik düzenin
temelleri sağlamlaştıktan sonra büyük bir yapı faaliyetine girişmişlerdir. Selçuklular başta
cami olmak üzere; mescit, medrese, kümbet, hamam, darüşşifa, kervansaray gibi değişik
işlevli yapılarla Anadolu'da mimari alanda yeni bir dönem başlatmışlardır. Anadolu’da kuru-
lan Türk devletleri içinde kültürel bakımdan en önemlilerinden sayılan Selçuklular, Anado-
lu’ya Türk çehresi kazandıran büyük bir sanat alanı oluşturmuşlardır. Anadolu Selçuklu
mimarisi Orta Asya, Batı Türkistan, Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu sanatlarından bazı
farklılıklar gösterse de çoğunlukla Türk sanatına bağlı olarak gelişmiş, Osmanlı mimarisi ile
Türkistan Türk mimarisi arasında önemli bir bağ olmuştur.
Selçuklu Dönemi yapılarının Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu yapılarıyla karşılaş-
tırıldığında oldukça mütevazı ölçülerde olduğu görülmektedir. Ancak yapı tiplerinin mimari
ve bezeme özelliklerinin zenginliği dikkat çekicidir. Ayrıca yaratıcı bir araştırma ve deneme
çabası içinde sürekli ve tutarlı bir gelişim çizgisi göstermiştir.
Türklerin Uygur, Karahanlı ve Gaznelilerden başlayarak Büyük Selçuklularla devam eden
kubbeli yapı geleneği Anadolu'da da devam etmiştir. Camilerde, medreselerin kare planlı
avlularında, medrese odalarında ve kümbetlerin iç hacimlerinde örtü elemanı olarak kubbe
kullanılmıştır. Türk mimarisinde kubbe yüzyıllar boyunca sembolik ve mistik bir anlam
kazanmıştır. Yeryüzünü simgeleyen karenin ve göğü simgeleyen kubbenin bir araya getirildiği
kare planlı, kubbeli yapılar yer ve gök tasarımını birleştirerek doğrudan doğruya evren yapısı
olmuştur. Kubbe, geleneksel teknolojide geniş bir mekânı bölünmeksizin örtebilen tek mimari
çözüm olabilmesi nedeniyle tercih edilmiştir.
Anadolu Selçuklu sanatı; mimari, çini, seramik, cilt, ahşap, kumaş, dokuma, cam, min-
yatür, el sanatları, maden, alçı kabartma ve resim sanatları gibi farklı uygulamalardan
oluşmuştur. Selçuklu Türkleri sanatçı kimliklerini birçok alanda göstermişlerdir. Anadolu'da
günümüze ulaşmış Selçuklu yapılarının sayısı İran ve Orta Asya'ya oranla çok daha fazladır.
Bunda en önemli etken anıtlardan çoğunun pişmiş tuğlayla değil özenle örülen taşla inşa
edilmiş olmasıdır (Görsel 5.21).
Görsel 5.21: Karatay Medresesi taç kapısı ta süslemeleri, Konya
103