Page 58 - MÜZİK KÜLTÜRÜ |
P. 58
Arap makamları 24 seslik ses dizisine dayansa da bu müziğe Batı nota sisteminin yerleşmesi saye-
sinde diyez ve bemol gibi ekstra semboller de yaygınca kullanılmaya başlanmıştır. Arap müziğinde
çeşitli kompozisyonlarda kullanılan ve yaygın olarak “îka” adıyla bilinen usuller, müzik toplulukları
içerisinde tablah (darbuka) ve rikk (tef) gibi ritim sazlarla icra edilmektedir. Her bir usulün kendine
özgü bir adı ve ikiden yirmi dörde ya da daha fazlasına kadar değişen sayıda vuruş kalıpları var-
dır. Arap müziğinde en çok kullanılan ritimler; Sakîl (5/8’lik bir ritim), ikinci sakîl (6/8’lik bir ritim),
makhûrî (3/4’lük bir ritim), hafîf el-sakîl (2/4’lük ikili bir ritim), remel (7/8’lik bir ritim), hafîf el-remel
(vals), hafîf el-hafîf (3/8’lik bir ritim) ve hazecdir (2/4'lük ritim). Uzun süre Osmanlı İmparatorluğu
hâkimiyetinde kalan Araplar, 19. yüzyılın başlarından itibaren müzikte yeni bir gelişim sürecine
girmişlerdir. Özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra Mısır’da ortaya çıkan milliyetçilik akımıyla birlikte
besteciler, Batı müziği ve Arap müziğini sentezleyerek yeni bir müzik türü oluşturmaya başlamış-
lardır. “Modern müzik dönemi” adı verilen bu yeni dönemde müzikteki eksikliklerin, müzikolog ve
teorisyenler arasında tartışılması amacıyla 1932 yılında Kahire’de Arap müziği konulu bir kongre
organize edilmiştir. Arapların ve Avrupa’nın büyük müzik otoritelerinin katıldığı bu kongrede Arap
sanatı ve müziği tartışılmıştır. Buradaki tartışmalar sonucunda birçok müzik okulu kurulmuş ve mü-
zik eğitimi en baştan tasarlanmıştır. Bu kongre, Arap müzik kültürü ve tanınırlığı açısından oldukça
önemlidir. Türklerle Araplar arasındaki tarihî ve dinî etkileşim 13. yüzyılda başlamıştır. Müzikal etkile-
şim, başka bir ifadeyle Türk müziğindeki enstrüman, sözlü ve sözsüz formların Arap dünyasında ya-
yılmaya başlamasıysa 13. yüzyılda Mevlevi tarikatı aracılığıyla gerçekleşmiştir (Görsel 4. 10). Önemli
müellif ve bestekârları bünyesinde barındıran Mevlevi tarikatı Suriye, Irak ve Kuzey Afrika’nın çeşitli
bölgelerine yayılmıştır. Böylelikle Osmanlı sarayında, askerî ve sufi tekkelerde kullanılan formlarla
Arap müziği kaynaşmaya başlamıştır. Bununla birlikte ülkemizde son 50 yıldır var olan arabesk
müzikle Arap müziğini
birbirine karıştırmamak-
ta fayda vardır. Her ne
kadar arabesk müzik,
enstrüman çalış şekilleri
bakımından Arap müziği
görünümlü olsa da yaşam
algısı ve bazı temel sorun-
ları sebebiyle yüksek bir
sanat değildir. Arap mü-
ziğinde ut, keman, kanun,
darbuka, bendir ve rebab
sıklıkla kullanılan enstrü-
manlardır.
Görsel 4.10: Semazen
57