Page 151 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 151

11. ÜNİTE


                11.2. İslamiyet’in Kabulünden Sonra Osmanlı Öncesi Dönem Türk Müziği

                İslam dinini kabul ediş süreçleri 8. yüzyılın sonlarında başlayan Türkler, 10 ila 14. yüzyıl arasında büyük top-
             luluklar hâlinde İslamiyet’i benimsemişlerdir. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinde Araplar ile geliştirdikleri ticari
             ve siyasi ilişkiler önemli bir rol oynamıştır. İpek Yolu üzerinden gerçekleştirilen ticari ilişkiler, Türklerin İslamiyet’le
             tanışmasına vesile olmuştur. 751 yılında Türkler ile Arapların Çin’e karşı aynı safta yer aldıkları Talas Savaşı ile başla-
             yan süreçte İslamiyet daha yakından tanınmıştır. Abbasi Dönemi’nde Türk askerî gücünün Araplar adına savaşma-
             ya başlamasından sonra ise Türkler, kitleler hâlinde Müslüman olmuştur. Ayrıca Gök Tanrı inancının İslamiyet gibi
             tek tanrı düşüncesine dayanması da Türklerin İslamiyet’e yakınlık duymasını sağlamıştır.
                İslamiyet’in kabulüyle birlikte Türk kültür sanat anlayışı değişmeye başlamıştır. İslam, Arap ve Fars kültürlerinin
             etkisi yeni bir kültür sanat anlayışının oluşmasını sağlamıştır. Bu durumun sonucunda şekillenen Türk-İslam kültü-
             rü, yüzyıllar boyunca varlık ve hâkimiyet göstererek İslam ülkelerini etkisi altına almıştır.

                11.2.1. İslamiyet’in Kabulünün Türk Müziğine Etkisi

                Türklerin İslamiyet’i kabul etmesi, diğer sanat dalları gibi müzi-
             ğin de İslam anlayışı doğrultusunda şekillenmesinin yolunu açmış-
             tır. İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte Şamanizm’in genellikle açık
             alanda gerçekleştirilen dinsel törenlerinin yerini, camilerde yapılan
             ibadetler almıştır. Zaman içinde cami ve mescitlerin yanı sıra med-
             reselerde de yapılmaya başlanan eğitim ve uygulamalar vasıtasıyla
             dinî  Türk müziğinin İslami karakteri oluşmaya başlamıştır (Görsel
             156). Türk müziği makam ve usul esasları ile gelişen cami müziğinin
             ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.
                Cami müziğinde şaman müziğinde olduğu gibi insan sesi temel
             alınmıştır. Fakat Şaman müziğinde ritmi vurgulayan çalgılara da yer
             verilirken cami müziğinde sadece insan sesi kullanılmıştır. Bu du-
             rumun nedeni, İslami bakış açısıdır. İslami bakış açısına göre insan,
             Allah tarafından yaratıldığı için en mükemmel ses de insan sesidir
             ve bu sesin insan eliyle yapılmış çalgılarla kıyaslanması mümkün
             değildir. Ayrıca İslamiyet’te Kur’an-ı Kerim’in güçlü manevi etkisinin
             ancak insan sesiyle yansıtılabileceği düşüncesi hâkimdir.
                Cami müziğinin insan sesiyle icra edilmesi, ritmin geri planda
             kalmasına ve ezgisel yapının belirginleşmesine yol açmıştır. Vurgulu
             ritimleri olmayan ve hatta çoğu zaman usulsüz icra edilen cami mü-
             ziği biçimleri oluşmaya başlamıştır. Cami müziğinde ritmin önemini
             yitirmesinin diğer nedeni, yapılan ibadetlerin Şaman törenlerindeki   Görsel 156: Gök Medrese, Sivas, 1271
             gibi dans benzeri hareketler içermemesidir.
                12. yüzyılda Türk İslam düşünürü Hoca Ahmet Yesevi’nin görüşleri doğrultusunda gelişmeye başlayan tekke
             edebiyatı, tekkelerde icra edilen tasavvuf müziğinin temelini oluşturmuştur. Tasavvufi müzik, kökleri çok eskilere
             dayanan kamlık ve ozanlık geleneğinin müzik ve dans ögelerini bünyesinde barındırarak gelişmiştir. İbadet esna-
             sında özel danslar sergilendiği için tekke müziğinde çalgılara da yer verilmiş ve müziğin ritim yapısı belirginleş-
             miştir.
                İslamiyet’in etkisiyle dinî Türk müziğinin içeriğinde ve sözlerinde köklü değişiklikler olmuştur. Allah aşkını ve
             Hz. Muhammed’in üstün özelliklerini konu edinen eserler verilmeye başlanmıştır. Bu eserler kaleme alınırken ge-
             nellikle Arapça kelimeler kullanılmıştır.
                İslamiyet’in kabulü, din dışı müziğin gelişimini de etkilemiştir. Bu dönemde halk, Türkçe konuşmaya devam
             ederken devrin bilgin ve sanatkârları Arapça ve Farsça eserler yazmıştır. Dönemin sanat müziğinde de bu diller
             kullanılmıştır. Ayrıca İslam dininin insan sesine önem vermesi, din dışı müzikte ses ağırlıklı bir gelişime yol açmıştır.
                Türkler, İslamiyet’in kabulünden sonra Arapça öğrenmeye başlamıştır. Bu durum, Arap ilminin öğrenilmesinin
             yolunu açmıştır. Arap ilmi; tıpkı Yunan bilimi gibi Mısır, Mezopotamya, İran ve Anadolu’nun bilgi birikimi üzerine
             kurulmuştur. Türk bilginleri, Yakup El Kindî’nin Arapçaya tercüme ettiği Yunan felsefesi eserleriyle tanıştıklarında
             aslında temelini Orta Doğu bilgi birikiminden alan bir felsefeyi öğrenmişlerdir. Önce Kindî, sonra Farabi tarafın-
             dan gerçekleştirilen tercüme çalışmaları Türk-İslam kültüründe önemli bir dönüm noktası olmuştur. Türk-İslam
             bilginleri; Yunan müzik felsefesini İslami bakışla değerlendirmiş, tasavvufi ögelerle bağdaştırmış ve Türk müziği
             kuramıyla ilgili çalışmalarında temel almışlardır.



        150   TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER
   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155   156