Page 51 - TÜRK MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 51
2. ÜNİTE
Hunlarda olduğu gibi Köktürklerde ve Uygurlarda da hâkimiyet sembolü olarak tuğ takımı kullanılmıştır. Tuğ
takımları devletin bir parçası ve sembolü olduğundan törenlerin ve özellikle savaşların vazgeçilmez bir parça-
sı olmuştur. Önemli siyasal anlamlar içeren tuğ takımı; kös (küvrük), davul (tomruk/kübürge), zil (çeng), boru
(borgy) gibi sazlardan oluşmuştur. Uygurların tuğ takımında ise tüm bu çalgılara ek olarak zurna (surnay) çalgısı
kullanılmıştır.
Hunlar Dönemi’nde kurulan tuğ topluluğu, resmî ve askerî törenlere eşlik etmiştir. Bağımsızlık simgesi olan
sancak, tuğ takımı ve askerî müzik ayrılmaz bir bütündür. Tuğlar savaşta askerî birliklerin yerlerini göstermiştir.
Tuğ takımının çaldığı davullarla ordunun hareketine yön ve düzen verilmiştir. Türklerde askerî müzikte en çok
kullanılan çalgı aleti olan davul, gücü ve otoriteyi temsil etmiştir.
BİLGİ NOTU
• Orta Çağ’da Batı’nın egemenlik sembolü olan flama, arma, sembol ve tacın Doğu’daki karşılığı bayrak,
tuğ ve davul olmuştur (Güner, 2007, s.102).
OKUMA PARÇASI
SITMA VE ŞAMANİZM
Bende Buhara’dan beri var olan sıtmaya burada da tutulmuştum.
Hükûmet azalarından Abdülhamit Arifov, kinin (kınakına ağacının ka-
buklarından yapılan ateş düşürücü ilaç) getirmişti. O da kulaklarıma
yan etki yapıyordu. Bir gün dediler ki ‘’Yakında Akcar ismindeki köyde
çok tecrübeli bir şaman var. Ona tedavi ettirelim seni. ‘’ Ben de çaresiz
razı oldum. Şamana haber verdiler. Karluk Türklerinin yaşadığı bu köye
gittik. Şaman tedavi için bir gün hazırlık yaptı. İkinci günün akşamı şa-
manın yanına gittik. Bir Özbek çadırı içinde büyük bir ateş yakılmıştı.
Kapkara sakallı kırk yaşlarında görünen sağlam yapılı şaman, normal
bir insan sıfatıyla çay içip konuştuktan sonra arkadaşlarıyla bir daire
yaptı. Elindeki düngür denilen davulu çalarak Şamani şarkılarını söy-
leyip dönmeye başladı. Arkadaşları da dönüyordu. Bu merasim uzun
sürünce şaman bana geldi ve töreni tatil edebileceğini söyledi. Ben de Görsel 2.9: Zeki Velidi Togan
‘’Aman tatil etme, ben böyle şeylere inanırım.’’ dedim. Sonra dönmeye
devam ettiler. Nihayet gruptakilerden biri vecde geldi. Ağzından beyaz köpükler çıktı ve kendini kay-
betti. Onu bir kenara çekip yatırdılar. Birkaç kişi daha vecde geldikten sonra nihayet şamanın kendisi de
vecde geldi.
Çadırın kenarında yanan ateşte demir bir kürek vardı. Şaman küreğe ağaç bir sap takarak küreği
kaldırdı. Ağaç sap yanmaya başladı. Ağzına su alıp küreğe püskürttü. Ateşten sıçrayan su tanecikleri
yüzüme geldi ve yüzümü yaktı. Şaman bana ‘’Korkma korkma artık iyileşeceksin, ilaç falan almana gerek
yok.’’ dedi. Şaman az önce ateşin üzerine attığı demir küreği bu sefer dişleriyle ağzına aldı. Birkaç defa
etrafımda bu şekilde dolaştı, sonra küreği tekrar ateşe attı. Ateşteki küreği ağzına aldığı hâlde siyah bı-
yıkları yanmamıştı. Ateşin sahte olmadığını da sıçrayıp yüzüme gelen su damlacıklarından anladım. İşte
bu şekilde hayatımda ilk defa hakiki bir şaman ayini görmüş oldum. Gerçi küçüklüğümde de böyle bir
hastalığımı bizde ‘’bağuçi’’ denilen bir şaman tedavi etmişti. Fakat o ayin yapmamıştı ve böyle doğa-
üstü özellikler de göstermemişti. Ayinden sonra ne kinin aldım ne de sıtmanın etkilerini hissettim. Bu
zat hiçbir şekilde ücret ya da hediye kabul etmedi. Bu şaman ayinini yaptırmam Özbeklerin bana karşı
münasebetlerinde daha samimi olmalarını, hürmet göstermelerini ve bana molla diye seslenmelerini
sağladı (Görsel 2.9).
ZEKİ VELİDİ TOGAN,
Anılar, Türk Diyanet Vakfı Yayınları 3. Basım,
Kasım 2015, Ankara, s. 342-343
50 TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER