Page 79 - BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR TARİHİ 12
P. 79

2. Yağlı  Güreş     Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde “çalış” ve “çelme” kelimelerinin karşılığı
            olarak “küreş” kelimesini kullanmıştır. Aynı sayfada “çalışçı” kelimesi “küreşçi” olarak açıklanmıştır. Eserin
    Eski Türkler tarafından benimsenmiş, günümüzde de sevilerek yapılan bir spordur. Davul zurna   başka bir yerinde bu kelimeyi “Kız birle küreşme kısrak birle yarışma” deyişinde örnek olarak kullanmıştır.
 eşliğinde yapılır. Pehlivanlar; güreşirken İslami kurallara göre vücutlarını örten (göbeğin altından diz   Aynı dönemde yazılan ve temel eserlerden biri olan Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip, “güreş” kelimesi-
 kapağının altına kadar) deriden yapılma “kispet” giyerler. Müsabakadan önce vücutlarının tümünü yağ-  nin karşılığı olarak “boğuşmak” kelimesini kullanmıştır. Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra yazılmış
 larlar ve birisi kazanana kadar güreşe devam ederler (Görsel 3.47).  olan Mukaddimetü’l Edeb adlı eserinde ise Zemahşeri, güreşe “küreş” derken bu sporun bu isim altında
    Türkiye’de çok sevilen yağlı güreşin Anadolu’ya Trakya ve Balkanlardan geçtiği bilinmektedir.   Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türklerinde sevilerek yapıldığını vurgulamaktadır.
 Eski Yunan olimpiyat oyunlarında güreşçilerin zeytinyağıyla yağlanarak yaptıkları güreşin buradaki Türk-
 ler tarafından benimsenerek yayıldığı bilinmektedir.
    Kırkpınar güreşleri, Türklerin Rumeli’ye ayak basmalarıyla başlamıştır. Bu güreşleri,  ilk olarak Ru-
 meli Fatihi Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa komutasındaki Türk askerleri başlatmıştır. Yağlı
 güreş, daha çok muvazene (denge) güreşidir. Rumeli Türkleri, Eski Yunanlara ait olan yağlı güreşi tama-
 mıyla değiştirerek Türkleştirmişler ve kendi geleneklerine göre geliştirmişlerdir. Yağlı güreşte tören çok
 önemlidir. Bu törende güreşe başlamadan önce pehlivanlar deri kispetlerini giyerler, sonra yağ kazanı-
 nın başına gelirler, kıbleye dönerek üç defa İhlas suresini ve bir defa Fatiha suresini okuyup önce Allah’ a
 sonra pirleri Hazreti Hamza’ya dua ederler ve cazgır tarafından seyircilere tanıtılırlar.













                                                    Görsel 3.48: Yağlı güreş

                    Günümüz Türk toplumlarında güreş kelimesi; Azerilerde “gülaş”, Başkurtlarda “köraş”, Kazaklarda
            “küres”, Kırgızlarda “küröş”, Özbeklerde “kuraş”, Tatarlarda “köraş, küreş”, Türkmenlerde “göreş”, Uygurlar-
            da “küraş, küreş”, Gagavuzlarda “küreş”, Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslarda ise “küraş” şeklinde kulla-
            nılmaktadır.
                    Güreş kelimesi bütün Türk toplum-
            larında birbirine benzer ya da aynı şekilde
            telaffuz edilmiştir. Anadolu’da da güreş
            kelimesi halk arasında “güleş” ya da “küleş”
            diye de telaffuz edilmektedir. Eski ve yeni
            bütün  Türk toplumlarında  bu kelimenin
 Görsel 3.47: Yağlı güreş
            kökeni “kür”dür. Bu kelime eski Türk yazıt-
    Kırkpınar güreşleri, Türklerde 1349 yılının Hıdırellez’inde kırk yiğidin güreşe tutuşmasıyla baş-  larında (Orhun ve Yenisey) sık sık geçmek-
 lamıştır. Güneş batarken kapışmalara son verilince bu kırk yiğit de yorgunluktan bulundukları yere dü-  tedir ve güçlü, sarsılmaz, kuvvetli anlamına
 şerek son nefeslerini vermişlerdir. Şehit oldukları yere gömülmüşler, ertesi gün her yiğidin can verdiği   gelmektedir. “Eş” kelimesi de eski ve yeni
 yerde bir pınar fışkırmıştır. Bunun üzerine oraya Kırkpınar adı verilmiş ve her yıl Hıdırellez’de burada   Türkçede arkadaş anlamına gelmektedir.
 toplanarak güreşe tutuşmak âdeti yerleşmiştir.  Bu kelimelerin birleşmesinden oluşan “kür-
    Kırkpınar Başpehlivanlık Güreşleri, Edirne’nin Osmanlılar tarafından fethinden günümüze kadar   eş” fiili ise kendisine denk başka biriyle aynı
 hemen hemen her yıl düzenlenmiştir. II. Mahmut Devri’nden Balkan Harbine (1912) kadar başpehlivan   mücadeleyi paylaşmak ve yarışmak anla-
 olarak tespit edilebilenlerin isimler şunlardır: II Mahmut Dönemi’nde Yozgatlı Kel Hasan, Sultan Abdüla-  mına gelmektedir (Görsel 3.49).  Görsel 3.49: Orhun Yazıtları (Moğolistan)
 ziz Dönemi’nde Kavasoğlu İbrahim, Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir, Şamdancıbaşı Kara İbrahim (Kara İbo),      Tarih boyunca birçok toplumun kültür hayatında yer almış olan güreş sporu, Türk spor gelene-
 Sultan Il. Abdülhamit Dönemi’nde Kel Aliço (27 sene üst üste Kırkpınar Başpehlivanı olarak kırılması güç   ğinde de çok zengin bir yere sahiptir. Ancak göçebe hayat tarzını benimsemiş olan eski Türk toplumla-
 bir rekorun sahibi olmuştur.), Kara Süleyman (Sülo), Yörük Ali, Büyük Yaşar, Makarnacı Hüseyin, Koca   rında güreş sporu hakkında milattan önceki dönemlere ait somut bilgi ve belgelere ulaşmak oldukça
 Yusuf (Avrupa ve Amerika’da güreşler yapmıştır.), Hergeleci İbrahim,  Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet   zordur. O dönem Türk toplumlarındaki güreş ve türleriyle ilgili ilk veriler, Çin kaynaklarından elde edi-
 Pehlivan. Bu pehlivanların hepsi Avrupa’da güreşerek Türk milletini alınlarının akıyla temsil etmişlerdir.   lebilmektedir. Hanname Can Çiyan Tezkiresi’nde Türkistan’daki güreşler anlatılırken güreş kelimesi “jiao
 Kara Mehmet, Çolak Molla Mümin, Kara Murat, Koca Rüstem ve Geçkinli Yusuf da Kırkpınar’da başpehli-  çu” şeklinde iki karakter ile ifade edilmektedir. Aynı eserde güreş esnasında güreşçilerin başlarında ve
 van olmuş diğer pehlivanlardır.  üzerlerinde giysiler olduğu ve güreşin halk arasında sevilerek yapıldığı vurgulanmaktadır.






 76  TÜRK TARİHİNDE BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR                                                     TÜRK TARİHİNDE BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR  77
   74   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84