Page 544 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 544

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü


                                             CEVAP ANAHTARLARI
             şiirinden, Beethoven’ınla ilgili bir anekdottan yararlanmıştır.   3.  Edebî eserler ortaya koyan bir sanatçının -özellikle sanat anlayı-
             Bilim ve sanat alanlarından seçilen bu örnekler isabetli olsa da   şının oluşmaya başladığı dönemlerde- farklı kişi ve anlayışların
             konunun göreceliliğinden dolayı her okuyucu, yazarın ulaştığı   etkisinde kalması normal bir durumdur. Ancak sanatçı yetene-
             sonuca varmayabilir.                          ğine sahip bir şair/yazar kısa sürede kendi üslubunu oluşturur.
          3.  Doğru buluyorum. Uzun yıllar boyunca edebiyat dünyasını   Gerek divan edebiyatı gerek halk şiiri geleneği içerisinde eser
             meşgul eden kısır bir tartışmayı sona erdirmek için önerilen   veren üslup sahibi pek çok sanatçının olması geleneğe bağlılığın
             çözüm yolunun açıkça ifade edilmesi yerinde bir yaklaşımdır.  özgün eserler koymaya engel olmadığını gösterir.
             Doğru bulmuyorum. Yazar, konuyla ilgili görüşlerini ve bu gö-  4.  Mehmet Kaplan’a göre bir sanatçıyı büyük yapan temel un-
             rüşle ilgili tespit, gerekçe ve kanıtlarını ortaya koyduktan sonra   sur millî kültür ve geleneğe bağlı eserler ortaya koymaktır.
             son sözü (çıkarım) okura bırakmalıydı.        Bu anlayış, başta Batı edebiyatı olmak üzere farklı kültür ve
                                                           anlayışlardan yararlanmaya engel değildir. Sanatçı, geleneğin
          Etkinlik No.: 20                                 sesini örtmemek, geleneği tanınmayacak hâle getirmemek ve
                                                           millî-yabancı dengesini kurmak şartıyla Batı’dan gelecek her
          1.  a)  Yazar eleştirmeciye karşı yanlı bir tutum içindedir. Çünkü   türlü yeniliğe açık olmalıdır. Önemli olan, bu ögelere geleneğin
               eleştirmecinin şiir ve hikâye yazamadığı için eleştiri işine   mührünü vurabilmektir.
               girdiğini düşünmektedir. “Eleştirmeci ise böyle bir düş kura-
               maz, o bilir kendisinin geçici olduğunu: Başkalarının eserle-  Tanzimat sanatçıları ise bu konuda son derece katıdır. Onlara
               rini tanıtıp sevdirecek yahut değersizliğini gösterip yıkacak,   göre yeni bir şey ortaya koymanın yolu geleneksel olanı yık-
               inandığı doğruları yaydıktan sonra kendisi de unutulup   maktan geçer. Bu nedenle Tanzimat Dönemi; sanat yaklaşımı,
               gidecek.” ifadeleri onun yanlı olduğunun göstergesidir.  edebî türler ve dil anlayışında tamamen Batı’nın egemen olduğu
             b)  Katılıyorum. Eleştirmen, sanatsal yeteneğe sahip olsaydı bir   bir Türk edebiyatını idealleştirmiştir.
               sanat eseri yazardı. Çünkü sanat eserleri sanatçıyı ölümsüz   Etkinlik No.: 22
               kılar. Eleştirmen de ölümsüz sanat eserlerine tutunarak
               onlarla birlikte yaşamak, ölümsüz olmak ister.   1.  İstiklal Marşımız Türk bağımsızlık ruhunu en etkili şekilde
               Katılmıyorum. Çünkü sanat eserini ve sanatçıyı mükemmel-  yansıtan bir marştır. Tek kişi bile kalsa kanının son damlasına
               leştiren eleştirmenlerdir.                  kadar bağımsızlık için savaşabilen bir milletin marşı olduğunu
          2.  Bir eleştirmenin sanatı yüceltmesi, gerçekçi ve objektif davran-  gösterir.
             ması doğal ve beklenen bir durumdur. Ancak kendi mesleğine   2.  İstiklal Marşı’nın güçlü ve derin bir hikâyesinin olduğunu,
             biraz acımasız olması onun işini çok önemsediğini ve tarafsız   bağımsızlık uğrunda büyük bedeller ödendiğini anlatmaktadır.
             olmaya çalıştığını gösterir.
             Yazar eleştiriyi o kadar benimsemiş ki kendi mesleğini bile   3.  Ortak tarih, ortak hedef, örf, adet ve gelenekler, maddi ve ma-
             eleştirmekten geri durmamıştır.               nevi kültür varlıkları vb. Bunlar toplumun ortak hafızasıdır ve o
                                                           toplumun var olduğu günden bugüne kadar biriktirdiği değer-
          3.  Edebî eserler yazan bir sanatçı olmak isterdim. Yazdıklarımın   lerdir. En az kan bağı kadar güçlü bağlar oluşturmaktadır.
             herkes tarafından okunması ve ünlü olmak, insanlığa estetik   4.  Bir milletin özelliklerini anlamak için o milleti çok iyi bilen bir
             değeri olan ölümsüz eserler bırakmak beni çok onurlandırırdı.  sosyoloğun görüşüne başvurulması en doğal yöntemdir.
             Eleştirmen olmak isterdim. Eleştirilerimle insanlara, yazar ve
             sanatçılara yön vermek onların daha nitelikli eserler üretmesine   Etkinlik No.: 23
             yardımcı olmak beni mutlu ederdi.
          4.  Sanatçı yazdığı ve kurduğu hayallerle toplumu etkiler ve yön-  1.  Genç sanatçıların büyük sanatçılardan etkilenmesi gayet doğal-
             lendirir. Örneğin Jules Verne ( Jul Vern ) yazdığı eserleriyle   dır. Bir sanatçının başka bir sanatçıdan etkilenmesi onun kişili-
             insanlığa ilham olmuştur. Dünyanın Merkezine Yolculuk, Aya   ğini ve eserlerini olumlu yönde geliştirecektir.
             Yolculuk, Denizler Altında 20000 Fersah eserleriyle insanlığa   2.  İnsan topluluk içinde yaşayan, kişiliğini bu toplulukta edindiği
             ilham olduğunu görmekteyiz.                   deneyimler neticesinde oluşturan bir varlıktır. Önünde hiçbir
                                                           örnek olmadan yetişmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle
          Etkinlik No.: 21                                 hem sanatta hem de sosyal yaşantıda insanların kendine örnek
          1.  Yankı, sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci sese   alacakları, etkilenecekleri kişilerin olması insanın ruhen gelişti-
             denir. Bu ikinci ses, asıl sesle aynıdır ve o ilk ses olmadan ortaya   ren bir durumdur.
             çıkmaz. Yazar, bu basit fizik kuralından yola çıkarak yankıya ve   3.  İnsan da tıpkı bir ağaç gibi kökleri olan bir varlıktır. Bu kökler
             o yankının kaynağı olan sese soyut anlamlar yüklemiştir. Başlığı   ne kadar uzunsa ne kadar dallanıp budaklanmışsa ağaç o kadar
             oluşturan dizedeki yankı sözcüğünü Zeki Ömer Defne ninni   gür ve verimli olur. Dolayısıyla sanatçılar ve toplumu oluşturan
             olarak yorumlasa da M. Kaplan sözcüğü daha geniş bir çerçeve-  bireyler gelenekle olan ilişkilerini asla yitirmemeli, geleneğin
             de ele almış, millî kültür ögelerini (gelenek) yankının kaynağı   unsurlarını takip ve ihya etmelidir.
             olan sese, edebî eserleri de o sesin asırlar boyu yankılanışına
             benzetmiştir. Çünkü yazara göre o ilk ses olmadan yankının   Etkinlik No.: 24
             ortaya çıkması düşünülemez.
          2.  a)  Toplum biliminde ve sanatta gelenek kavramı, asırlar boyun-  1.  Millîlik, bir millete ait olmak demektir. Bir milletin değerlerinin
               ca kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen birikimi ifade eder. Aynı   tamamı o millete ait olduğu için millîdir. Kültür, bir milletin
               geleneğe bağlı sanatçıların tarihsel süreçte edindikleri ve   sahip olduğu maddi ve manevi her şeydir. Millî kültür bir mil-
               kuşaklarca aktardıkları deneyimler bu geleneğe bağlı kalarak   lete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belir-
               eser veren sanatçıya yol gösterir. Böylece sanatçı, asırların   lemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen ve o millete
               olgunlaştırdığı bir düşünce ve ifade zenginliğine dayanarak   ait olan maddi ve manevi değerlerin bütünüdür. Bir toplumu
               yetkin eserler ortaya koyabilir.            millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan en önemli faktör
             b)  Doğru buluyorum. Geleneksel anlayışın kabul gördüğü ve   millî kültürdür.
               egemen olduğu bir ortamda yeni bir anlayıştan söz edilemez.   Millî edebiyat ise milletlerin tarihi boyunca farklı coğrafyalar-
               Cenap Şahabettin ve onunla aynı düşüncede olan sanatçı-  da, farklı estetik ihtiyaçlarla ve kendi diliyle meydana getirdiği
               ların eskisinden farklı bir edebiyat anlayışı ortaya koymak   edebiyatın bütünüdür.
               için geleneksel olanı reddetmeleri doğaldır. Çünkü eski sanat   2.  Dilini kaybeden bir millet hafızasını, benliğini, hatta inancını
               anlayışını olduğu gibi benimsemiş olsalardı Yeni Edebiyat   kaybeder. Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla
               adıyla ortaya çıkmazlardı.                  sömürgeleşmesi, kimliksiz hâle gelmesi kaçınılmazdır. Bu se-
               Doğru bulmuyorum. Yeni bir anlayış ortaya koymak isteyen   beple dilimize çok sıkı sahip çıkmalıyız.
               bu sanatçılar geleneği tamamen reddetmek yerine onun   3.
               zenginliklerinden faydalanabilirdi.         Yunus’un insan sevgisini esas alan görüşleri bütün dünyada

          542
   539   540   541   542   543   544   545   546   547   548   549