Page 32 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 4.Ünite
P. 32
ABD’nin millî uzay politikası; Amerika’nın güvenliğini güçlendirmek, ülkenin uzay alanında liderliğini
sürdürmek, özel sektörü sivil uzay uygulamalarında teşvik etmek, uzak millî çıkarları araştırmak ve uza-
yın serbestçe kullanımında diğer ülkelerle iş birliğine gitmek gibi amaçlardan oluşmaktaydı. Sovyetlerin
uzay politikası ise uzay sahasında varlık göstermek ve uzaya hâkim olmak esasına dayanmaktaydı.
Ruslar uzayda uzun süre yaşama yöntemlerini geliştirmek için 1971’de ilk uzay istasyonunu Dünya
yörüngesine yerleştirdi.
4.4 YUMUŞAMA DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASINI ETKİLEYEN
GELİŞMELER
1960-1980 arası dönemde Türk dış politikasının temelini Kıbrıs Meselesi oluşturmuştur. Türk dış
politikası Kıbrıs Meselesi etrafında şekillenmiş, diğer dış politik olaylar da bu meselenin parçaları
olarak gelişmiştir. Kıbrıs Meselesi’nden doğan sorunlar Türkiye’nin Amerika, SSCB ve Yunanistan ile
münasebetlerinin çerçevesini belirlemiştir.
4.4.1. Türkiye’nin ABD ve SSCB ile İlişkileri
Yumuşama Dönemi Türk-Amerikan ilişkilerinde; Küba Füze Krizi, Johnson Mektubu ve Kıbrıs Barış
Harekâtı belirleyici olmuştur. Küba Buhranı, ABD’nin aldığı kararların Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye
düşürebileceğini gösterince Türkiye’de Amerikan karşıtı hareketler ivme kazandı. Türkiye, bu olayla
tek yönlü dış politika izlemenin zararlarını gördü. Ulusal çıkarları konusunda kendi kararlarını alıp
sonra müttefiklerine danışmanın daha uygun olacağını anladı. Türkiye, sonraki yıllarda SSCB ile iş
birliğinin artırılması, afyon yasağının kaldırılması ve Kıbrıs Müdahalesi ile ilgili konularda ulusal çıkar-
larını ön planda tutmayı esas aldı.
ABD Başkanı Johnson’ın gönderdiği ve Türk kamuoyunun içeriğini ancak 1966’da öğrenebildiği
mektup, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini ABD’nin istemediğini göstermişti. Johnson Mektubu, NA-
TO’nun Türkiye’nin güvenliğini ne kadar sağladığı sorusunun kamuoyunda tartışılmasına neden oldu.
İlk defa Ankara sokaklarında ABD’ye “Go home!” denmeye başlanmıştı. Başbakan İnönü, bir kabine
toplantısında “Dostlarımız ve düşmanlarımız bize karşı birleşmiştir.” diyerek ABD’nin tutumunu eleş-
tirmekte ve Türkiye’nin yalnızlığının altını çizmekteydi. Bu olay, Türk dış politikasının çok yönlü bir
boyut kazanmasında da önemli bir kırılma noktası oldu. ABD’nin Türkiye’deki askerî varlığına karşı
çıkan akımlar güç kazandı. Diğer yandan Türk ordusundaki silahların büyük bölümünün ABD kaynaklı
olmasının olumsuzlukları da görüldü.
1974’te düzenlenen Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine ABD, Türkiye’ye ambargo uyguladı. Türk ordu-
sunun modernize edilmesi için gerekli askerî yardımlar üç yıl süreyle kesildi. Buna tepki olarak Türki-
ye, 25 Temmuz 1975’ten itibaren Amerika’nın Türkiye’deki bütün üs ve tesislerine İncirlik hariç olmak
üzere el koydu. Türk ordusunda yerli savunma sanayisinin geliştirilmesinin gerekliliği dile getirilmeye
başlandı. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 1978’de ABD ambargosunun kaldırıl-
masıyla iki ülke arasındaki ilişkiler gelişme gösterdi.
SSCB, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Makarios’un takip ettiği bağlantısızlık politikası ve adanın stratejik
öneminden dolayı Makarios’u desteklemekteydi. Türkiye’nin adayı ele geçirmesiyle Kıbrıs’ın bir NATO
üssü olacağı düşüncesindeydi. Johnson Mektubu, Türkiye-ABD ilişkilerinde bir kırılma noktası oluş-
tururken Türkiye-SSCB ilişkilerinde olumlu bir dönem başlattı. Türk-Sovyet münasebetlerinde barış
içinde bir arada yaşama esas alındı. SSCB, Kıbrıs’a dışarıdan yapılacak müdahaleye karşı olmasına
rağmen adada iki toplumun varlığını kabullendi. 1970’lerde Türkiye’deki sol örgütlerin Sovyet kont-
rolündeki sosyalist ülkeler tarafından kışkırtılması ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na SSCB’nin karşı
çıkması, Türk-Sovyet ilişkilerinin bozulmasına neden oldu. Ambargo yıllarında Türk-Amerikan ilişki-
lerinin zarar görmesine rağmen SSCB’ye duyulan güvensizlik, Türk-Sovyet ilişkilerinin gelişmesine
engel oldu.
174