Page 19 - Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 11 | 3.Ünite
P. 19
Türklerde Hukuk
SIRA SİZDE
Yavuz’un Kudüs Amannâmesi (1517)
“Kiliseleri ve kutsal yerleri ziyarete gelen Ermeni toplumu, Zemzem denilen su
yerine panayırlarına ve diğer mabet ve kutsal yerlere vardıklarında, devletin yönetim gö-
revlilerinden ve başkalarından hiç kimse karışmayacak ve rahatsız etmeyecektir. Her kim
karışır, rahatsız eder, değiştirir ve bozarsa, hükümdarların yardımcısı olan Allah’ın katın-
da suçlular takımından sayılsınlar.”
Yavuz Ercan, Yavuz Sultan Selim Dönemi, Türkler Ansiklopedisi, C. 9, s. 437
Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’teki Ermeni toplumuna göstermiş olduğu bu iyi
niyetin Osmanlı Devleti’ne katkısı ne olmuştur?
.........................................................................................................................................................................................................................
.........................................................................................................................................................................................................................
3.4. Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde Hukuk
II. Mahmut Dönemi’nde başlatılan yenilikler Tanzimat Dönemi’nde de devam etmiştir. Tan-
zimat Fermanı ile Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişah, kendi haklarını kanun ile sınırlandır-
mıştır. Bu fermanda bütün vatandaşların can, mal ve ırz güvenliğinin sağlanacağı, vergi ve as-
kerlik işlerinde adaletli olunacağı belirtilmiştir. Ayrıca kanun ile tanımlanmayan suç ve cezanın
olmayacağı ifade edilip yargılanmadan kimseye ceza verilemeyeceği hükmü getirilmiştir. Temel
haklarla ilgili hükümlere de yer verilen bu ferman, bir anayasa olmasa da anayasal hükümler
taşımıştır.
Tanzimat Fermanı, daha önce uygulanan hukuk sistemini ortadan kaldırmamış, bu dönem-
de Batı hukukunun etkisiyle hukuk alanında çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Tanzimat Döne-
mi’nde padişaha mutlak bir hak olarak tanınan örfî ceza verme yetkisinden vazgeçilmiş, cezala-
rın şeriata ve kanuna uygun olup olmadığı konusu mahkemelere bırakılmıştır.
Tanzimat Fermanı’nda kanunların Müslümanlarla gayrimüslimlere eşit şekilde uygulana-
cağı belirtilmiştir. Bu fermanda ulema ve devlet adamlarının kanunlara uygun olarak hareket
edeceği ve padişahın kanun ve nizamlara aykırı davranamayacağı belirtilmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde ilk kanunlaşma hareketi, 1840 yılında çıkarılan ceza kanunuyla ol-
muştur. Bu dönemde Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’nin üyeleri artırılarak bu kurum devletin
yasama ve yargı organı şekline dönüştürülmüştür. Adlî konularda hüküm veren bu meclis, ağır
cezalara bakmış, üst düzey memurların yargılanmasını ve devlete karşı işlenen suçların cezalan-
dırılmasını sağlamıştır. Bu meclisin nizamnâmeleri ve talimatları düzenlemek gibi bazı yetkileri,
1854’te Meclis-i Âli-i Tanzimat’a bırakılmıştır.
Bu iki meclis 1861 yılında birleştirilmiş ve adına Meclis-i Ahkâmı Adliye denilmiştir. 1868
yılında bu kurullar yeniden değiştirilerek bunların yerine Divan-ı Ahkam-ı Adliye ve Şûra-yı
Devlet isminde iki ayrı üst kurul oluşturulmuştur. Şûra-yı Devlet Danıştay’ın, Divan-ı Ahkam-ı
Adliye ise Yargıtay’ın temelini oluşturmuştur. Şûra-yı Devlet, Kanun-i Esasi’nin (1876) ilan edil-
mesiyle yasama görevini Meclis-i Umumiye’ye bırakmıştır. Meclis-i Umumiye ise Meclis-i Me-
busan ve Meclis-i Ayan’dan oluşmuştur. Tanzimat’ın son döneminde başlayan Mecelle (Medeni
Kanun) çalışmaları, Meşrutiyet Dönemi’nde yürürlüğe girmiştir.
1878’de yayınlanan Hukuk Mekteb-i Nizamnâmesi’nden sonra, 1880 yılında Mekteb-i
Hukuk açıldı. Aynı tarihte Usul-i Muhakemât-ı Cezâiyye (Ceza Kanunu) ve 1881’de de Usul-i
Muhakemât-ı Hukukiyye (Usûl Mahkemeleri Kanunu) yürürlüğe girdi. Osmanlı nizamiye mah-
kemelerinde müdde-i umumilikler (savcılıklar) ve adli müfettişlikler oluşturulmuş, ayrıca mah-
kemelerde icra memuriyetleri gibi yapısal değişiklikler yapılmıştır. Meşrutiyet Dönemi’nde idare
ile mahkeme kuvvetlerinin birbirinden ayrılması için düzenlemelere gidilmiştir.
119